Giriş
Ülkemiz
enerji kaynaklarında kendi kendine yetebilen bir ülke değildir. Toplam enerji
ihtiyacında %70’in üzerinde bir bağımlılık oranı vardır. Ülkemiz, Petrolde
yüzde 93, doğalgazda yüzde 98 dışa bağımlıdır. Bu hususlar göz önünde
bulundurularak Milli Enerji ve Maden Politikamızın amacı; cari açığın büyük bir
bölümünü teşkil eden enerji ihtiyacını yerli üretimlerden karşılamak ve ülkemizin
dışa bağımlılığını azaltarak kendi kendine yetebilen bir ülke konumuna getirilmesini
sağlamaktır. Mezkur politikanın başarısı, üç temel sacayağı olan enerji arz
güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir piyasa hedeflerinin
gerçekleştirilmesine bağlıdır.
Şekil 1. Ülkemizin Enerji Tüketiminde
Dışa Bağımlılık Oranları (Kaynak: ETKB-EİGM)
Son yıllarda,
Akdeniz ve Karadeniz’de başlatılan petrol araştırmaları ve ülkemizin yanında
Avrupa Birliği ülkelerinin de arz güvenliğini güvence altına alabilecek
doğalgaz boru hatlarının yapımı ile Politikanın en büyük sacayağının başarılı
bir şekilde sonuçlandırılması düşünülmüştür.
Politikanın ikinci
sacayağı çalışmalarında; özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının maksimum
düzeyde kullanılması, nükleer teknolojinin ülkemize getirilmesi ve bazı
bölümlerinin yerli imalat ile desteklenmesi, maden teknolojilerinin
yerlileştirilmesi ile tüm yer altı kaynaklarımızın azami derecede ekonomiye
kazandırılması planlanmaktadır.
Son sacayağı olan öngörülebilir
piyasa ekseni ile Kamu Kurumlarının yeniden yapılandırılması düşünülmüştür. Bu
çalışmaya hızlı bir şekilde başlanılmıştır. Elektrik ve doğalgaz piyasalarının
ayrıştırılması ve geliştirilmesi ile maden piyasasının oluşturulması
çalışmaları devam etmektedir.
Milli Enerji ve Maden Politikasının
oluşturulmasında ülkemizin jeostratejik konumu çok önemli olmaktadır. Ancak
politikanın oluşturulmasında enerji-iklim dünyasında bazı engeller de karşımıza
çıkmaktadır. Bu nedenle ülkenin her kaynağını verimli bir şekilde kullanarak
dezavantajlarımızı avantaja dönüştürmemiz gerekmektedir.
Milli
Enerji ve Maden Politikasının Sacayakları
Ülkemizin enerji
alanında koyduğu hedefleri kararlıkla sürdürebilmek için 6 Nisan 2017 tarihinde
kamuoyuna sunulan Milli enerji ve Maden Politikasının başarı bir şekilde
yürütülmesi önem arz etmektedir.
Şekil
2. Milli Enerji ve Maden politikasının Sacayakları [1]
Politikanın
üç sacayağı olan enerjide arz güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir piyasa
aşağıda detaylı bir şekilde irdelenmiştir:
1.
Enerji
Arz Güvenliği
Ülkemiz yüzde 70’in üzerinde
enerjide dışa bağımlıdır. Bu bağımlılık cari açığın yükselmesine neden
olmaktadır. Özellikle petrol ve doğalgaz ithal eden ülkeler için enerji
fiyatlarındaki artışların cari işlemler açığı üzerinde büyük bir baskı oluşturması
kaçınılmazdır. Tablo 1’de yıllara göre cari açık miktarları verilmiştir.[1]
Bu rakamlar üzerinde en büyük pay enerji sektöründen kaynaklanmaktadır. Bu
nedenle cari açığın düşürülmesi ve enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı
azaltmak Milli Enerji ve Maden Politikasının ana gayesidir.
YILLARA
GÖRE CARİ AÇIK MİKTARLARI (MİLYAR
DOLAR)
|
||
YIL
|
ENERJİ
İTHALATI
|
TOPLAM
CARİ AÇIK
|
2013
|
55,9
|
63,6
|
2014
|
54,9
|
43,6
|
2015
|
37,8
|
32,1
|
2016
|
27,2
|
33,1
|
2017
|
37,2
|
47,4
|
Tablo
1. Yıllara
göre cari açık miktarları
Enerji
ham maddeleri ithalatı rekor kırarak 60 milyar dolara ulaştığı 2012’yi izleyen
yıllarda gerilemiş, 2013'de 55,9 ve 2014'de 54,9 milyar dolar olarak
gerçekleşmiştir. 2015 enerji ham maddeleri ithalatı, 2014’e kıyasla %37 azalmış
ve 37,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki
düşmenin etkisiyle, 2016 yılında 27,2 milyar dolar olan enerji maddeleri
ithalatı 2017 yılında yeniden artarak 37,2 milyar dolar olmuştur. Artış 2018’de
de sürmüş ve ithalat 43 milyar dolara ulaşmıştır [2].
Ülke
arz güvenliğinin sağlanması; elektrik üretiminde kaynak çeşitliliği, doğalgaz
ve petrol depolama, iletim ve dağıtım altyapısı ile enerji verimliliği
adımlarında ilerlemektedir. Tüm bu alanlarda yapılan çalışmalarla ülke cari
açığının düşürülmesi öngörülmektedir.
Ülkemizin
ihtiyacı olan doğalgaz ithalatı Rusya, İran ve Azerbaycan’dan, petrol ithalatı
İran ve Irak, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ise Cezayir, Nijerya ve Katar’dan
yapılmaktadır. İthal edilen doğalgazın ve petrolün kontrollü bir şekilde ve
ihtiyaç duyulması anında sisteme verilebilmesi için Marmara Ereğlisi ve Tuz
gölünde çok büyük kapasiteli depolama tesisleri kurulmaktadır. Ayrıca yüzer
depolama ve yeniden gazlaştırma üniteleri (FSRU) ile LNG depolama tesisleri
planlanmıştır. Bu bağlamda şimdiye kadar iki tane yüzer gemi tesisi
kurulmuştur.
Elektrik
üretiminde de ülkemiz dış kaynaklara bağımlıdır. Doğalgaz ve kömürün dışarıdan
ithal edilmesi sonucu elektrik üretimimizin yaklaşık yarısı yerli olmayan
kaynaklarla karşılanmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarımızı ve toprağın
altındaki linyit kömürümüzü azami derecede kullanarak elektrik üretimi ve
enerji kaynaklarında dışa bağımlılığın azaltılması öngörülmektedir. 2018
yılında; bir önceki yıla göre Türkiye kurulu gücü 3.326
MW artışla 88.526 MW olmuştur. Yıllık üretim değeri %3,8 artışla 306,7 TWh,
tüketim değerinin %3,46 artışla 305,5 TWh olmuştur. Kaynak bazında üretim
oranları incelendiğinde; doğalgaz - LNG %6 azalışla %31’e gerilemiş, ithal
kömür kaynakları %3 artışla %21’e yükselmiştir. Kaynak bazında Kurulu güç değerleri
incelendiğinde; güneş santralleri %48 artışla 5.068 MW, rüzgâr santralleri %7,5
artışla 7.005 MW’a yükselmiştir.[2]
2018
yılı kaynaklara göre elektrik üretimi kurulu güçleri ve üretim miktarları
aşağıdaki tabloda gösterilmektedir:[3]
2018
YILI ELEKTRİK ÜRETİMİ
|
|||
|
KURULU GÜÇ (MW)
|
ÜRETİM (GWh)
|
ORAN
|
Doğalgaz+LNG
|
25.673
|
90.560
|
31
|
Yerli Kömür
|
9.597
|
45.055
|
15
|
İthal Kömür
|
8.939
|
62.949
|
21
|
Hidrolik
|
28.291
|
60.162
|
20
|
Rüzgar
|
7.005
|
19.891
|
7
|
Güneş
|
5.068
|
2.900
|
1
|
Jeotermal
|
1.260
|
7.611
|
3
|
Tablo
2. 2018 yılı Elektrik Üretimi
2.
Yerlileştirme
Ülke cari açığının büyük bir bölümünü
teşkil eden petrol ve doğalgaz aramalarını artırmak ve yeni sahalar bulmak
yerlileştirme başlığının en büyük adımını oluşturmaktadır. Bu bağlamda Akdeniz
ve Karadeniz’de başlatılan doğalgaz ve petrol aramaları büyük önem teşkil
etmektedir. Bunun yanında Marmara ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan kaya
gazı rezervlerinin ekonomiye kazandırılması da yerlileştirme açısından çok
önemlidir.
Enerji Bakanlığı 2015-2019 yılları
arası Stratejik Planı’na göre; yerli kömür ile elektrik üretiminde 60 milyar
kWh hedefi konulmuştur. Bunun yanı sıra elektrik üretiminin en az yüzde 50’sini
yenilenebilir enerji kaynakları dediğimiz rüzgâr, güneş, jeotermal ve hidrolik
kaynaklardan sağlanması planlanmaktadır. Bu bağlamda 1000’er MW Kurulu
güçlerinde YEKA güneş ve YEKA rüzgâr tarlalarının ihaleleri yapılmıştır.
Hidrolik kapasitenin de 34.000 MW Kurulu gücüne, jeotermal kapasitenin 1000 MW kurulu
gücüne ulaştırılması hedeflenen planlar arasındadır. 2019 yılı itibariyle
birçok hedef tutturulduğu gözlemlenmektedir.
Enerji kaynaklarında çeşitliliğe
verilen önemin yanı sıra, teknoloji başta olmak üzere her alanda yerli üretim
tekniklerini kullanmak amaçlanmıştır. Bilhassa, yenilenebilir enerji kaynakları
olmak üzere yerli kaynaklarımızdan yer altındaki kömürü de ekonomiye
kazandırma, ülke içinde bulunan madenlerin zenginleştirilmesi, hammadde ve ara
madde olarak kullanılması ile ülke madencilik sektöründe ithalatın azaltılması
planlanmıştır.
3. Öngörülebilir Piyasa
Öngörülebilir
Piyasa ile elektrik, doğalgaz ve maden sektöründe TEİAŞ, BOTAŞ, TPAO ve
ETİMADEN gibi kuruluşların enerji borsasına entegre olacak şekilde yeniden
yapılandırılması düşünülmüştür. Bu kapsamda, doğalgaz sektöründe piyasanın ayrıştırılması,
elektrik sektöründe daha liberal bir piyasanın tesis edilmesi, etkin bir maden piyasasının
oluşturulması hedeflenmektedir. Bu bağlamda, üniversiteler ile yapılan iş
birlikleriyle serbest piyasa şartlarıyla uyumlu yeni bir maden yapısının
oluşturulması için ön çalışmalara başlanmıştır. Nisan 2018’de yayımlanan AB
ilerleme raporunda da eleştiri konusu olan doğalgaz piyasasının ayrıştırılması
hedefler arasında yerini almaya devam etmektedir.
2001
yılından itibaren, enerji sektöründe serbest piyasaya geçiş yapılarak, enerji
politikaları artık başka bir sürece girmiş ve yeni mevzuatları ile “daha
kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreye uyumlu bir şekilde hem rekabet
ortamına daha çok vurgu yapılan, hem de özel hukuk hükümlerine göre oluşturulan
bir piyasa” benimsenmiştir. Böylece
rekabeti dışlayan ve Devlet desteğine dayanan "karma ekonomici" bir sistemden, serbest piyasa mantığına göre işleyen rekabetçi ve aynı zamanda zorunlu kamu hizmeti yükümlülüklerini de ihlâl
etmeyen ve Batı ülkelerinde de uzunca bir süredir uygulanan yeni bir sisteme geçilmesi amaçlanmıştır [3].
Enerji
sektöründeki özelleştirmeler süreci; öngörülebilir bir piyasaya geçişte katkı
sağlamıştır. Zira, özel sektörün önünü açılarak, kamu üzerindeki yükü azaltmayı
amaçlayan serbestleştirme süreci ile daha öngörülebilir bir piyasaya kavuşulmuş
olacağı söylenebilir. Öte yandan, öngörülebilir şeffaf bir piyasanın yerli ve
yabancı yatırımcıları enerji sektörüne yöneltebilmesi ve bu alana ilgiyi
arttırabilmesi gerekmektedir. Bundan ötürü, öngörülebilir piyasa şartlarının
oluşturulması demek, aynı zamanda yatırım ortamını iyileştiren bir sürecin de
beraberinde getirilmesi demektir.
Milli
Enerji ve Maden Politikası Önündeki Engeller
Milli
Enerji ve Maden Politikası önündeki en önemli engellerin başında; Maden
Politikasının hayata geçirilmesi sırasında yaşanan zorlu Kamuoyu baskısı
gelmektedir. Çok düşük kalorili yerli linyitin yeryüzüne çıkartılırken
karşılaşılan çevresel sorunlar bu tür kaynakların kullanılmasını
zorlaştırmaktadır. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına bölgesel
itirazlar ve siyasi baskılar bu projelerin tamamlanmasına engel olabilmektedir.
Ayrıca, maden rezervlerinin doğru tahmin edilememesi, uluslararası
akreditasyona tabi tutulması, brüt miktar ile net işlenebilir miktar arasındaki
büyük farkların olması yerli kömürün kullanılmasının önündeki en büyük
engellerdir.
Enerji
projeleri özellikle de maden projeleri büyük ölçekli yatırımlardır. Milyarlarca
dolar yatırım yapılması istenilen projelerin, şirketlerin kendi öz kaynaklarından
karşılanması oldukça güç hatta imkânsızdır. Özellikle son yıllarda imza altına
alınan yeni iklim anlaşması ‘Paris Anlaşması’ sonrası bu tür projelere kredi
verilmesinin önü de kapatılmıştır. Ülkemizde kendi finans sektörümüz ve Çin
şirketlerinin kısmi ilgisi dışında bu yatırımlar şirketlerin ilgisini
çekmemektedirler. Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası ve Avrupa İmar ve
Kalkınma Bankası bu yatırımlara kredi vermeyeceklerini beyan etmişlerdir.
Yerli
ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak isteyen şirketler her bir
kaynak için ayrı sübvansiyonlar istemekte, bu sübvansiyonların verilmesi ise
Kamu’ya büyük yükler getirmektedir. Devlet desteğini görmeyen yatırımcılar
proje üretmekten uzak durmaktadırlar.
Ülkemizde
yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili gösterilebilecek birçok Kuruluş
bulunmaktadır. Bu Kuruluşların bir kısmı farklı Bakanlık bünyesinde de
olmaktadır. Hidrolik, rüzgâr, güneş, jeotermal, yerli kömür ve petrol ile
petrol türevleri ile ilgilenen çok sayıda Kamu Kurumu gösterilebilmektedir. Bu
Kuruluşların tek bir çatı altında toplanması, özerk olanların ayrıştırılması ve
Kuruluşların kendi bünyesindeki yapılanmaların hala devam ediyor olması da
projelerin hayata geçirilme sürelerini uzatmaktadır. Bu nedenle Kamu marifeti
ile öngörülebilir bir piyasanın oluşturulması hem yatırımlar ve hem de
yatırımcılar için çok gereklidir.
Sonuç
Ülkemiz son
yıllarda büyük maden projeleri, YEKA güneş ve rüzgâr projeleri, LNG için yüzer
gemi ile büyük kapasiteli doğalgaz ve petrol depolama tesisleri gibi
yatırımları gerçekleştirmiştir. Bölgedeki jeostratejik konumunu kullanarak
komşu ülkeler ve AB ülkelerinin arz güvenliği için de önemli bir rol
üstlenmiştir. 2017 yılı Nisan ayında Kamuoyuna açıklanan Milli Enerji ve Maden
Politikası sayesinde bu yatırımlara yenilerini de ekleyerek, her geçen gün
enerji alanında kendisini daha çok geliştirmektedir.
Ülkemizin her yıl artan
enerji talebini karşılamak için yerli ve yenilenebilir tüm enerji kaynaklarını
ekonomiye kazandırmak, enerji kaynak çeşitliliğini oluşturmak ve arz
güvenliğinde belli başlı ülkelere bağımlı kalmamak için yatırımlarını serbest
piyasada Kamu - Özel ortaklıkları ile gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Enerji ticaret
merkezlerinin ortasında yer alan ülkemiz bu konumunun avantajlarını kullanarak sadece
enerji transferini gerçekleştirmenin yanında bunların fiyatlarını belirlemede
de öncü rol oynayabilecektir.
Türk dış politikasının güçlü bir diplomasi ekseninde
şekillenmesinin yolu, ilk etapta enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve
sonrasında enerji ihtiyacını karşılamada kendi kendine yetebilen bir ülke
olmaktan geçmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan
Milli Enerji ve Maden Politikası da bu amaç doğrultusunda geliştirilmiştir.
Politikada öne çıkan “arz güvenliği”, “yerlileştirme” ve “öngörülebilir
piyasa” eksenleri Türkiye’nin enerji alanında daha iyi bir konuma gelebilmesi
açısından yol gösterici olacaktır [1].
KAYNAKLAR
1.
Türkiye’nin
Milli Enerjisi ve Maden Politikası, SETA Yayınları, 2017
2.
Türkyılmaz
O., Türkiye’nin Enerji Görünümü, ODTÜ Vişnelik Tesisleri
3.
Sav
M., Elektrikte Özelleştirmeler Süreci, Enerji Dünyası ve Global Enerji Dergileri, ETKB Bülteni
* Mücahit SAV, EÜAŞ Genel Müdürlüğü, ETKB –
Müşavir
Önceden Çevre ve Kamulaştırma Daire Başkanı
ve
Maden Projeleri EÜAŞ Koordinatörü
[1]https://www.ntv.com.tr/ekonomi/subat-ayi-cari-acik-rakamlari-aciklandi,7yw0Rq7gfkClhwlUHs1iYg Erişim Tarihi: 12.03.2019