25 Ekim 2019 Cuma

MİLLİ ENERJİ VE MADEN POLİTİKASI VE ÖNÜNDEKİ ENGELLER


Giriş

Ülkemiz enerji kaynaklarında kendi kendine yetebilen bir ülke değildir. Toplam enerji ihtiyacında %70’in üzerinde bir bağımlılık oranı vardır. Ülkemiz, Petrolde yüzde 93, doğalgazda yüzde 98 dışa bağımlıdır. Bu hususlar göz önünde bulundurularak Milli Enerji ve Maden Politikamızın amacı; cari açığın büyük bir bölümünü teşkil eden enerji ihtiyacını yerli üretimlerden karşılamak ve ülkemizin dışa bağımlılığını azaltarak kendi kendine yetebilen bir ülke konumuna getirilmesini sağlamaktır. Mezkur politikanın başarısı, üç temel sacayağı olan enerji arz güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir piyasa hedeflerinin gerçekleştirilmesine bağlıdır.        


Şekil 1. Ülkemizin Enerji Tüketiminde Dışa Bağımlılık Oranları (Kaynak: ETKB-EİGM)

Son yıllarda, Akdeniz ve Karadeniz’de başlatılan petrol araştırmaları ve ülkemizin yanında Avrupa Birliği ülkelerinin de arz güvenliğini güvence altına alabilecek doğalgaz boru hatlarının yapımı ile Politikanın en büyük sacayağının başarılı bir şekilde sonuçlandırılması düşünülmüştür.

Politikanın ikinci sacayağı çalışmalarında; özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının maksimum düzeyde kullanılması, nükleer teknolojinin ülkemize getirilmesi ve bazı bölümlerinin yerli imalat ile desteklenmesi, maden teknolojilerinin yerlileştirilmesi ile tüm yer altı kaynaklarımızın azami derecede ekonomiye kazandırılması planlanmaktadır.

            Son sacayağı olan öngörülebilir piyasa ekseni ile Kamu Kurumlarının yeniden yapılandırılması düşünülmüştür. Bu çalışmaya hızlı bir şekilde başlanılmıştır. Elektrik ve doğalgaz piyasalarının ayrıştırılması ve geliştirilmesi ile maden piyasasının oluşturulması çalışmaları devam etmektedir.

            Milli Enerji ve Maden Politikasının oluşturulmasında ülkemizin jeostratejik konumu çok önemli olmaktadır. Ancak politikanın oluşturulmasında enerji-iklim dünyasında bazı engeller de karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle ülkenin her kaynağını verimli bir şekilde kullanarak dezavantajlarımızı avantaja dönüştürmemiz gerekmektedir.

Milli Enerji ve Maden Politikasının Sacayakları

Ülkemizin enerji alanında koyduğu hedefleri kararlıkla sürdürebilmek için 6 Nisan 2017 tarihinde kamuoyuna sunulan Milli enerji ve Maden Politikasının başarı bir şekilde yürütülmesi önem arz etmektedir.


                         Şekil 2. Milli Enerji ve Maden politikasının Sacayakları [1]

Politikanın üç sacayağı olan enerjide arz güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir piyasa aşağıda detaylı bir şekilde irdelenmiştir:

1.    Enerji Arz Güvenliği

Ülkemiz yüzde 70’in üzerinde enerjide dışa bağımlıdır. Bu bağımlılık cari açığın yükselmesine neden olmaktadır. Özellikle petrol ve doğalgaz ithal eden ülkeler için enerji fiyatlarındaki artışların cari işlemler açığı üzerinde büyük bir baskı oluşturması kaçınılmazdır. Tablo 1’de yıllara göre cari açık miktarları verilmiştir.[1] Bu rakamlar üzerinde en büyük pay enerji sektöründen kaynaklanmaktadır. Bu nedenle cari açığın düşürülmesi ve enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı azaltmak Milli Enerji ve Maden Politikasının ana gayesidir.

YILLARA GÖRE CARİ AÇIK MİKTARLARI        (MİLYAR DOLAR)
YIL
ENERJİ İTHALATI
TOPLAM CARİ AÇIK
2013
55,9
63,6
2014
54,9
43,6
2015
37,8
32,1
2016
27,2
33,1
2017
37,2
47,4

                                    

Tablo 1. Yıllara göre cari açık miktarları

Enerji ham maddeleri ithalatı rekor kırarak 60 milyar dolara ulaştığı 2012’yi izleyen yıllarda gerilemiş, 2013'de 55,9 ve 2014'de 54,9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2015 enerji ham maddeleri ithalatı, 2014’e kıyasla %37 azalmış ve 37,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki düşmenin etkisiyle, 2016 yılında 27,2 milyar dolar olan enerji maddeleri ithalatı 2017 yılında yeniden artarak 37,2 milyar dolar olmuştur. Artış 2018’de de sürmüş ve ithalat 43 milyar dolara ulaşmıştır [2].

 

Ülke arz güvenliğinin sağlanması; elektrik üretiminde kaynak çeşitliliği, doğalgaz ve petrol depolama, iletim ve dağıtım altyapısı ile enerji verimliliği adımlarında ilerlemektedir. Tüm bu alanlarda yapılan çalışmalarla ülke cari açığının düşürülmesi öngörülmektedir.

Ülkemizin ihtiyacı olan doğalgaz ithalatı Rusya, İran ve Azerbaycan’dan, petrol ithalatı İran ve Irak, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ise Cezayir, Nijerya ve Katar’dan yapılmaktadır. İthal edilen doğalgazın ve petrolün kontrollü bir şekilde ve ihtiyaç duyulması anında sisteme verilebilmesi için Marmara Ereğlisi ve Tuz gölünde çok büyük kapasiteli depolama tesisleri kurulmaktadır. Ayrıca yüzer depolama ve yeniden gazlaştırma üniteleri (FSRU) ile LNG depolama tesisleri planlanmıştır. Bu bağlamda şimdiye kadar iki tane yüzer gemi tesisi kurulmuştur.  

Elektrik üretiminde de ülkemiz dış kaynaklara bağımlıdır. Doğalgaz ve kömürün dışarıdan ithal edilmesi sonucu elektrik üretimimizin yaklaşık yarısı yerli olmayan kaynaklarla karşılanmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarımızı ve toprağın altındaki linyit kömürümüzü azami derecede kullanarak elektrik üretimi ve enerji kaynaklarında dışa bağımlılığın azaltılması öngörülmektedir. 2018 yılında; bir önceki yıla göre Türkiye kurulu gücü 3.326 MW artışla 88.526 MW olmuştur. Yıllık üretim değeri %3,8 artışla 306,7 TWh, tüketim değerinin %3,46 artışla 305,5 TWh olmuştur. Kaynak bazında üretim oranları incelendiğinde; doğalgaz - LNG %6 azalışla %31’e gerilemiş, ithal kömür kaynakları %3 artışla %21’e yükselmiştir. Kaynak bazında Kurulu güç değerleri incelendiğinde; güneş santralleri %48 artışla 5.068 MW, rüzgâr santralleri %7,5 artışla 7.005 MW’a yükselmiştir.[2]

2018 yılı kaynaklara göre elektrik üretimi kurulu güçleri ve üretim miktarları aşağıdaki tabloda gösterilmektedir:[3]

2018 YILI ELEKTRİK ÜRETİMİ
 
KURULU GÜÇ (MW)
ÜRETİM (GWh)
ORAN
Doğalgaz+LNG
25.673
90.560
31
Yerli Kömür
9.597
45.055
15
İthal Kömür
8.939
62.949
21
Hidrolik
28.291
60.162
20
Rüzgar
7.005
19.891
7
Güneş
5.068
2.900
1
Jeotermal
1.260
7.611
3

         Tablo 2. 2018 yılı Elektrik Üretimi

 

2.    Yerlileştirme

         Ülke cari açığının büyük bir bölümünü teşkil eden petrol ve doğalgaz aramalarını artırmak ve yeni sahalar bulmak yerlileştirme başlığının en büyük adımını oluşturmaktadır. Bu bağlamda Akdeniz ve Karadeniz’de başlatılan doğalgaz ve petrol aramaları büyük önem teşkil etmektedir. Bunun yanında Marmara ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan kaya gazı rezervlerinin ekonomiye kazandırılması da yerlileştirme açısından çok önemlidir.

         Enerji Bakanlığı 2015-2019 yılları arası Stratejik Planı’na göre; yerli kömür ile elektrik üretiminde 60 milyar kWh hedefi konulmuştur. Bunun yanı sıra elektrik üretiminin en az yüzde 50’sini yenilenebilir enerji kaynakları dediğimiz rüzgâr, güneş, jeotermal ve hidrolik kaynaklardan sağlanması planlanmaktadır. Bu bağlamda 1000’er MW Kurulu güçlerinde YEKA güneş ve YEKA rüzgâr tarlalarının ihaleleri yapılmıştır. Hidrolik kapasitenin de 34.000 MW Kurulu gücüne, jeotermal kapasitenin 1000 MW kurulu gücüne ulaştırılması hedeflenen planlar arasındadır. 2019 yılı itibariyle birçok hedef tutturulduğu gözlemlenmektedir.

            Enerji kaynaklarında çeşitliliğe verilen önemin yanı sıra, teknoloji başta olmak üzere her alanda yerli üretim tekniklerini kullanmak amaçlanmıştır. Bilhassa, yenilenebilir enerji kaynakları olmak üzere yerli kaynaklarımızdan yer altındaki kömürü de ekonomiye kazandırma, ülke içinde bulunan madenlerin zenginleştirilmesi, hammadde ve ara madde olarak kullanılması ile ülke madencilik sektöründe ithalatın azaltılması planlanmıştır.             

3.    Öngörülebilir Piyasa

Öngörülebilir Piyasa ile elektrik, doğalgaz ve maden sektöründe TEİAŞ, BOTAŞ, TPAO ve ETİMADEN gibi kuruluşların enerji borsasına entegre olacak şekilde yeniden yapılandırılması düşünülmüştür. Bu kapsamda, doğalgaz sektöründe piyasanın ayrıştırılması, elektrik sektöründe daha liberal bir piyasanın tesis edilmesi, etkin bir maden piyasasının oluşturulması hedeflenmektedir. Bu bağlamda, üniversiteler ile yapılan iş birlikleriyle serbest piyasa şartlarıyla uyumlu yeni bir maden yapısının oluşturulması için ön çalışmalara başlanmıştır. Nisan 2018’de yayımlanan AB ilerleme raporunda da eleştiri konusu olan doğalgaz piyasasının ayrıştırılması hedefler arasında yerini almaya devam etmektedir.

2001 yılından itibaren, enerji sektöründe serbest piyasaya geçiş yapılarak, enerji politikaları artık başka bir sürece girmiş ve yeni mevzuatları ile  “daha kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreye uyumlu bir şekilde hem rekabet ortamına daha çok vurgu yapılan, hem de özel hukuk hükümlerine göre oluşturulan bir piyasa” benimsenmiştir. Böylece rekabeti dışlayan ve Devlet desteğine dayanan "karma ekonomici" bir sistemden, serbest piyasa mantığına göre işleyen rekabetçi ve aynı zamanda zorunlu kamu hizmeti yükümlülüklerini de ihlâl etmeyen ve Batı ülkelerinde de uzunca bir süredir uygulanan yeni bir sisteme geçilmesi amaçlanmıştır [3].

Enerji sektöründeki özelleştirmeler süreci; öngörülebilir bir piyasaya geçişte katkı sağlamıştır. Zira, özel sektörün önünü açılarak, kamu üzerindeki yükü azaltmayı amaçlayan serbestleştirme süreci ile daha öngörülebilir bir piyasaya kavuşulmuş olacağı söylenebilir. Öte yandan, öngörülebilir şeffaf bir piyasanın yerli ve yabancı yatırımcıları enerji sektörüne yöneltebilmesi ve bu alana ilgiyi arttırabilmesi gerekmektedir. Bundan ötürü, öngörülebilir piyasa şartlarının oluşturulması demek, aynı zamanda yatırım ortamını iyileştiren bir sürecin de beraberinde getirilmesi demektir.

Milli Enerji ve Maden Politikası Önündeki Engeller

Milli Enerji ve Maden Politikası önündeki en önemli engellerin başında; Maden Politikasının hayata geçirilmesi sırasında yaşanan zorlu Kamuoyu baskısı gelmektedir. Çok düşük kalorili yerli linyitin yeryüzüne çıkartılırken karşılaşılan çevresel sorunlar bu tür kaynakların kullanılmasını zorlaştırmaktadır. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına bölgesel itirazlar ve siyasi baskılar bu projelerin tamamlanmasına engel olabilmektedir. Ayrıca, maden rezervlerinin doğru tahmin edilememesi, uluslararası akreditasyona tabi tutulması, brüt miktar ile net işlenebilir miktar arasındaki büyük farkların olması yerli kömürün kullanılmasının önündeki en büyük engellerdir.

Enerji projeleri özellikle de maden projeleri büyük ölçekli yatırımlardır. Milyarlarca dolar yatırım yapılması istenilen projelerin, şirketlerin kendi öz kaynaklarından karşılanması oldukça güç hatta imkânsızdır. Özellikle son yıllarda imza altına alınan yeni iklim anlaşması ‘Paris Anlaşması’ sonrası bu tür projelere kredi verilmesinin önü de kapatılmıştır. Ülkemizde kendi finans sektörümüz ve Çin şirketlerinin kısmi ilgisi dışında bu yatırımlar şirketlerin ilgisini çekmemektedirler. Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası bu yatırımlara kredi vermeyeceklerini beyan etmişlerdir.

Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak isteyen şirketler her bir kaynak için ayrı sübvansiyonlar istemekte, bu sübvansiyonların verilmesi ise Kamu’ya büyük yükler getirmektedir. Devlet desteğini görmeyen yatırımcılar proje üretmekten uzak durmaktadırlar.

Ülkemizde yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili gösterilebilecek birçok Kuruluş bulunmaktadır. Bu Kuruluşların bir kısmı farklı Bakanlık bünyesinde de olmaktadır. Hidrolik, rüzgâr, güneş, jeotermal, yerli kömür ve petrol ile petrol türevleri ile ilgilenen çok sayıda Kamu Kurumu gösterilebilmektedir. Bu Kuruluşların tek bir çatı altında toplanması, özerk olanların ayrıştırılması ve Kuruluşların kendi bünyesindeki yapılanmaların hala devam ediyor olması da projelerin hayata geçirilme sürelerini uzatmaktadır. Bu nedenle Kamu marifeti ile öngörülebilir bir piyasanın oluşturulması hem yatırımlar ve hem de yatırımcılar için çok gereklidir.

Sonuç

Ülkemiz son yıllarda büyük maden projeleri, YEKA güneş ve rüzgâr projeleri, LNG için yüzer gemi ile büyük kapasiteli doğalgaz ve petrol depolama tesisleri gibi yatırımları gerçekleştirmiştir. Bölgedeki jeostratejik konumunu kullanarak komşu ülkeler ve AB ülkelerinin arz güvenliği için de önemli bir rol üstlenmiştir. 2017 yılı Nisan ayında Kamuoyuna açıklanan Milli Enerji ve Maden Politikası sayesinde bu yatırımlara yenilerini de ekleyerek, her geçen gün enerji alanında kendisini daha çok geliştirmektedir.

Ülkemizin her yıl artan enerji talebini karşılamak için yerli ve yenilenebilir tüm enerji kaynaklarını ekonomiye kazandırmak, enerji kaynak çeşitliliğini oluşturmak ve arz güvenliğinde belli başlı ülkelere bağımlı kalmamak için yatırımlarını serbest piyasada Kamu - Özel ortaklıkları ile gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Enerji ticaret merkezlerinin ortasında yer alan ülkemiz bu konumunun avantajlarını kullanarak sadece enerji transferini gerçekleştirmenin yanında bunların fiyatlarını belirlemede de öncü rol oynayabilecektir.

Türk dış politikasının güçlü bir diplomasi ekseninde şekillenmesinin yolu, ilk etapta enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve sonrasında enerji ihtiyacı­nı karşılamada kendi kendine yetebilen bir ülke olmaktan geçmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan Milli Enerji ve Maden Politikası da bu amaç doğrultusunda geliştirilmiştir. Politikada öne çıkan “arz güvenliği”, “yerli­leştirme” ve “öngörülebilir piyasa” eksenleri Türkiye’nin enerji alanında daha iyi bir konuma gelebilmesi açısından yol gösterici olacaktır [1].

 

 

 

KAYNAKLAR

 

1.    Türkiye’nin Milli Enerjisi ve Maden Politikası, SETA Yayınları, 2017

 

2.    Türkyılmaz O., Türkiye’nin Enerji Görünümü, ODTÜ Vişnelik Tesisleri

 

3.    Sav M., Elektrikte Özelleştirmeler Süreci, Enerji Dünyası ve Global Enerji Dergileri, ETKB Bülteni

 

 

*  Mücahit SAV, EÜAŞ Genel Müdürlüğü, ETKB – Müşavir

    Önceden Çevre ve Kamulaştırma Daire Başkanı ve

    Maden Projeleri EÜAŞ Koordinatörü



[2] Kaynak: www.epias.gov.tr  Erişim Tarihi: 12.03.2019
[3] Kaynak: www.epias.gov.tr , Erişim Tarihi: 12.03.2019

ENERJİ DEPOLAMA SİSTEMLERİNİN ÇEVRESEL VE EKONOMİK ETKİLERİ

Giriş   21. yüzyılın başından itibaren artan enerji talebi, fosil yakıt rezervlerinin sınırlılığı ve iklim değişikliğinin yol açtığı küres...