17 Ocak 2020 Cuma

KARBON RÜYASI

          Rüya 2007 yılları başında başlamıştı.
2007-2010 yılları arası aklımda hep Kamu’da bir proje ile (tabii ki yenilenebilir kaynak olan bir HES veya başka bir proje) karbon piyasalarına girmek, karbonun ve çevre faktörünün önemini göstererek, sektörde bir farkındalık oluşturmak vardı. Piyasaya girecek olan projeyle çevre bilincinin oluşturulması, bunun yanında maddi bir gelir kazanılması da amaçlanıyordu.
Bu rüyanın gerçekleşmesi için sürekli olarak 2009-2011 yılları arası bir Çevre Departmanında çalışmak için çaba sarf ettim. Genel geçer ifadelerle böyle bir bölümde çalışmanın teknik bir personel için iyi olmayacağı, atıl bir personel görüntüsü verileceği gerekçeleri ile taleplerim sürekli olarak reddedildi.
Peki, Çevre Departmanında çalışmayı başarabildim mi?
Başardım hem de akla hayale gelmeyecek bir şekilde başardım. 2009 yılından itibaren Daire Başkanı olma talebi ile işe başladım. En üst kadrodan talebe başladım ve nerede sonuçlanırsa sonuçlansın, hedefe ulaşmak için yola koyuldum. Başkanlık talebim uygun görülmedi ancak, Başkan olarak atanan kişi ile ne yapıp edip tanışma yoluna giriştim. Tanıştım da. Ortak arkadaşlar aracılığı ile yeni atanan Başkan ile tanıştım ve Başkanlıkta müdür olarak çalışacak birinin arandığını ve kendimin bu kadroya talip olduğunu ifade ettim. Başkan’ın müdür olarak atanma talebimi uygun görmemesi üzerine her kadroda çalışabileceğimi ancak birkaç yapılabilecek projemin olduğunu bu konuda bana tam destek verilmesini istedim. Son talebim uygun görüldü ve ben arzu ettiğim yerde mühendis kadrosu ile çalışmaya başladım. Başkan olmak istediğim yerde mühendis kadrosu ile iş başı yapıyorum. Ne diyelim, Kader!..
Başkanlıkta çalışmanın ikinci ayında Karbon rüyasının gerçekleşmesi için bir dizi görüşmelere başladım ve bu konuda uzman şirketlerin görüşlerini aldım. X bölgesinde kurulması düşünülen 10-15 MW kapasiteli güneş projesi, Y ilçesinde yapılacak olan kentsel ısıtma uygulaması, kül cüruf sahalarının ağaçlandırılma bölgeleri gibi bir kaç proje üzerinde yapılan çalışmalar sonucu; karbon piyasalarına en rahat ve en çabuk girecek projenin Y ilçesinde uygulanacak olan bölgesel ısıtma uygulaması ile girilmesinin daha uygun olacağına karar verdik.
Hantal bürokrasi mi, o da ne? Bizim lügatte öyle bir terim yok.
            Hiç vakit kaybetmeden Z Genel Müdürlüğü’ne yazı yazıp, konu hakkında bilgilendirme yapılması için Genel Müdür ve bölgesel ısıtma yapılacak ilçenin Belediye Başkanı Ankara’ya davet edildi. Kendi yönetim kadromuz dahil gelen ekibe kentsel ısıtma uygulamasının karbon haklarının sertifikalandırılması projesi anlatıldı. Kendisi de bir mühendis olan Belediye Başkanının ve Genel Müdürlerin olurları alındıktan sonra işe başlanılmasına karar verildi.
            Proje, dünyada ender olan, Türkiye’de de ilk defa yapılacak olmasından dolayı titizlikle yürütüldü. Z Genel Müdürlüğünce danışman firma ihalesi yapılması kararlaştırıldı.
İşler iyi gidiyorken bir şeylerin ters gitmesi hep filmlerde mi olur?
Projenin takip edileceği müdürlüğün şube müdürü yazılan yazılara onay vermeyip imza atmaktan hep imtina ediyordu. Bu projenin yürütülmesinin mümkün olmayacağını, ilgili tüm Bakanlıklardan resmi görüş alınması gerektiğini, sonrasında işe başlamak için tekrar tekrar düşünülmesi gerektiğini söyleyerek aylarca oyalamaya gitti. Bakanlıklardan görüş ve onaylar alındıktan sonra 6 ay geçmişti. Hantal bürokrasi tam tıkır işliyordu. Sık sık Başkanın huzuruna çıkıp, projenin yürümediğini, işlerin sekteye uğradığını ve şahsımın projenin tek sorumlusu yapılmasının gerektiğini belirtmeme rağmen işler milim milim gitmeye devam etti.
Bir gün oda arkadaşımla bir olup Y ilçesine teknik bir gezi yapılması için müdürü ikna ettik. Devran burada dönmüştü.
Bir ekiple Y ilçesine gittik. Genel Müdürlük ve Belediye yetkilileri ile görüşmeler yapıp en kısa zamanda bu konu için tüm Y ilçesi halkının bilgilendirilmesi gerektiğini belirttik. Yer, zaman ve bilgilendirme konularında mutabık kaldıktan sonra Ankara’ya döndük.
Birkaç ay sonra halkı bilgilendirme toplantısı için Y ilçesine gittik. Belediye konferans salonunda ilçenin tüm Kurum yetkilileri ile ilçe halkına konu hakkında bilgilendirme yaptık. Sunumu yapmak bana düştü.
2011 yılında başlayan serüven, toplantılar, birkaç kez iptal edilen danışman firma ihalesi yüzünden ancak proje 2013 yılında başladı.
Danışman firma aracılığıyla İsviçre menşeli Gold Standart Sertifika Kuruluşuna başvuruldu ve 1-1,5 yıl süren bir süreçten sonra söz konusu Kuruluşça Sertifikalandırma talebimiz kabul gördü.
            Bu arada, 2011-2014 yılları arası proje ile ilgilenirken görevde yükselme sınavı ile teknik şef, Genel Müdürlük onayı ile müdür yardımcısı yapıldım. Takvimler 2014 yılı Ekim ayını gösterirken, Genel Müdürlük bir yapılanmaya gitti ve Departmanının başına Başkan olarak beni atadı. Yıllar öncesi istenen bu kadro, beklenmeyen bir zamanda Allah’ın bir lütfu olarak bana sunulmuştu. Başkan olarak atanmak istediğim yere, mühendis olarak çalışmak nasip oldu ve gün oldu devran döndü Başkan olarak atamam gerçekleşti.
            2014 yılının sonlarına doğru Y ilçesindeki santral özelleştirildi. Karbon haklarının büyük bir kısmı, bölgesel ısıtmayı yapacak olan Belediye’ye kalan kısmı ise Z Genel Müdürlüğü’ne protokol ile bağlanmıştı. O tarihlerde ortalama bir ton karbon sertifikasının fiyatı 4-5 euroydu. İlçede en az 100.000 ton karbon kazanımı olacaktı ve bu da 400.000-500.000 euroya karşılık geliyordu. Her yıl en az bu kadar gelir ve toplamda 21 sene faydalanma hakkı olacaktı. Gelen gelir ile Y ilçesi Kaymakamlığı, Belediyesi ve Genel Müdürlüğümüz ortaklığı ile bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirilmesi düşünülmüştü. Maden kazalarından zarar gören ailelerin çocuklarının da okuyacağı 3000-4000 kişilik bir okulun her yıl masraflarının karşılanması kararlaştırıldı.
            Söz konusu santralin özelleştirilmesi ile başımıza gelecek olanı sezmiş gibi, karbon haklarının Z Genel Müdürlüğü’nde olan kısmının yeni bir Yönetim Kurulu Kararı ve Belediye ile Genel Müdürlük arasında imzalanacak bir protokol ile Genel Müdürlüğümüze bırakılması için çalışmalara başladım. Z Genel Müdürü’nün emekli olduğu son gün, Yönetim Kurulu Kararı’nı ve Protokol’ü imzalatmayı başardım. Rahat bir nefes almıştım. Karbon rüyasının sonuna geliyorduk ve artık mahsulü toplamanın zamanıydı. Elde edeceğimiz karbon sertifikalarını satabileceğimiz büyük şirketler ile görüşmeler yapmaya başlamıştım. Bir pazarlama müdürü gibi karbonu pazarlamaya çalışıyordum. Konu ile ilgili internet sitelerinde, kendi web sitemizde bunun haberleri yapılıyor, biz de yaptığımız işten haz alıyorduk.
Mutlu sona ulaşıldı mı? Haayır..
            Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na projeyi 2-3 saat anlattıktan sonra, söz konusu santralin özelleşmesine müteakip bu projenin Kurumumuzda kalması gerektiğini belirttim. Bu nedenle resmi yazışmalarla zaman kaybı ve özel şirketlerin haberdar edilmesini istemediğimi söyledim. Proje pek anlaşılmasa da fikirler kabul gördü veya bana o intiba verildi.
            Pegasus havayolları şirketi bir kanaldan Kurumumuz ile temasa geçip karbon haklarını almayı önerdi. Ancak ben THY gibi bir Kamu Kuruluşunun olmasını, karbon ticaretinin Kamu Kuruluşları arasında yapılmasını arzu ediyordum. Resmi ve özel görüşmelerle THY ile temas kuruldu. Proje güzel bir şekilde rayında gidiyordu.
Ta ki…
            Bir gün Özelleştirme İdaresi Başkanlığından devamlı görüş halinde olduğum bir uzman aradı ve Başkanlarının talimatı ile aradığını, söz konusu projeyi santrali alan firmaya devrettiklerini söyledi. Tabii ki ilk başta bu ifadelerin ne anlama geldiğini anlamadım, sonrasında ise şaka olduğunu düşündüm. Telefonu kapatır kapatmaz Genel Müdürümü aradım ve olanları anlattım. Kendisinin ilgili Başkanlıkla görüşeceğini, bu iş ile ilgileneceğini belirtti. Aradan günler geçiyor ama bir haber gelmiyordu. Genel Müdür Yardımcısına konuyu açtım ama sadece dinlemede kaldığını gördüm. Tekrar Genel Müdüre gittim. Bu projenin sonuna geldiğimizi, pazarlama aşamasında olduğumuzu, karbonun tüm haklarının Yönetim Kurulu Kararları ile Kuruluşumuzda olduğunu, projenin başka bir santralin özelleşmesi ile şirketlere devredilemeyeceğini anlattım. Genel Müdür, konu ile ilgilenip bana döneceğini belirtti. Aradan günler geçiyor ama konu ile ilgilenen kimsenin olmadığını görüyordum. Kısa zaman sonra bu konuda kimsenin bir şey yapmayacağını anlayıp işin peşini bıraktım. Ve bir karbon rüyasından uyandım.
            Bir proje hayali ile çıktığım yolda yıllar içerisinde başıma gelenler, karşılaştığım her olay hayat yolunda bana tecrübe olarak kar kaldığını düşünüyorum. Şevkimin kısa süreli olarak olsa bile kırılması beni idealizmimden döndürmedi ve ben -bu ufku geniş denizlerde- yeni projelere yeni görevlere doğru yelken almaya devam ediyorum.





ENERJİ DEPOLAMA SİSTEMLERİNİN ÇEVRESEL VE EKONOMİK ETKİLERİ

Giriş   21. yüzyılın başından itibaren artan enerji talebi, fosil yakıt rezervlerinin sınırlılığı ve iklim değişikliğinin yol açtığı küres...