Rüya
2007 yılları başında başlamıştı.
2007-2010
yılları arası aklımda hep Kamu’da bir proje ile (tabii ki yenilenebilir kaynak
olan bir HES veya başka bir proje) karbon piyasalarına girmek, karbonun ve
çevre faktörünün önemini göstererek, sektörde bir farkındalık oluşturmak vardı.
Piyasaya girecek olan projeyle çevre bilincinin oluşturulması, bunun yanında
maddi bir gelir kazanılması da amaçlanıyordu.
Bu
rüyanın gerçekleşmesi için sürekli olarak 2009-2011 yılları arası bir Çevre
Departmanında çalışmak için çaba sarf ettim. Genel geçer ifadelerle böyle bir
bölümde çalışmanın teknik bir personel için iyi olmayacağı, atıl bir personel
görüntüsü verileceği gerekçeleri ile taleplerim sürekli olarak reddedildi.
Peki,
Çevre Departmanında çalışmayı başarabildim mi?
Başardım
hem de akla hayale gelmeyecek bir şekilde başardım. 2009 yılından itibaren
Daire Başkanı olma talebi ile işe başladım. En üst kadrodan talebe başladım ve
nerede sonuçlanırsa sonuçlansın, hedefe ulaşmak için yola koyuldum. Başkanlık
talebim uygun görülmedi ancak, Başkan olarak atanan kişi ile ne yapıp edip
tanışma yoluna giriştim. Tanıştım da. Ortak arkadaşlar aracılığı ile yeni
atanan Başkan ile tanıştım ve Başkanlıkta müdür olarak çalışacak birinin
arandığını ve kendimin bu kadroya talip olduğunu ifade ettim. Başkan’ın müdür
olarak atanma talebimi uygun görmemesi üzerine her kadroda çalışabileceğimi
ancak birkaç yapılabilecek projemin olduğunu bu konuda bana tam destek
verilmesini istedim. Son talebim uygun görüldü ve ben arzu ettiğim yerde
mühendis kadrosu ile çalışmaya başladım. Başkan olmak istediğim yerde mühendis
kadrosu ile iş başı yapıyorum. Ne diyelim, Kader!..
Başkanlıkta
çalışmanın ikinci ayında Karbon rüyasının gerçekleşmesi için bir dizi
görüşmelere başladım ve bu konuda uzman şirketlerin görüşlerini aldım. X bölgesinde
kurulması düşünülen 10-15 MW kapasiteli güneş projesi, Y ilçesinde yapılacak
olan kentsel ısıtma uygulaması, kül cüruf sahalarının ağaçlandırılma bölgeleri
gibi bir kaç proje üzerinde yapılan çalışmalar sonucu; karbon piyasalarına en
rahat ve en çabuk girecek projenin Y ilçesinde uygulanacak olan bölgesel ısıtma
uygulaması ile girilmesinin daha uygun olacağına karar verdik.
Hantal
bürokrasi mi, o da ne? Bizim lügatte öyle bir terim yok.
Hiç vakit kaybetmeden Z Genel Müdürlüğü’ne
yazı yazıp, konu hakkında bilgilendirme yapılması için Genel Müdür ve bölgesel
ısıtma yapılacak ilçenin Belediye Başkanı Ankara’ya davet edildi. Kendi yönetim
kadromuz dahil gelen ekibe kentsel ısıtma uygulamasının karbon haklarının
sertifikalandırılması projesi anlatıldı. Kendisi de bir mühendis olan Belediye
Başkanının ve Genel Müdürlerin olurları alındıktan sonra işe başlanılmasına
karar verildi.
Proje, dünyada ender olan,
Türkiye’de de ilk defa yapılacak olmasından dolayı titizlikle yürütüldü. Z
Genel Müdürlüğünce danışman firma ihalesi yapılması kararlaştırıldı.
İşler
iyi gidiyorken bir şeylerin ters gitmesi hep filmlerde mi olur?
Projenin
takip edileceği müdürlüğün şube müdürü yazılan yazılara onay vermeyip imza
atmaktan hep imtina ediyordu. Bu projenin yürütülmesinin mümkün olmayacağını,
ilgili tüm Bakanlıklardan resmi görüş alınması gerektiğini, sonrasında işe
başlamak için tekrar tekrar düşünülmesi gerektiğini söyleyerek aylarca
oyalamaya gitti. Bakanlıklardan görüş ve onaylar alındıktan sonra 6 ay
geçmişti. Hantal bürokrasi tam tıkır işliyordu. Sık sık Başkanın huzuruna
çıkıp, projenin yürümediğini, işlerin sekteye uğradığını ve şahsımın projenin
tek sorumlusu yapılmasının gerektiğini belirtmeme rağmen işler milim milim
gitmeye devam etti.
Bir
gün oda arkadaşımla bir olup Y ilçesine teknik bir gezi yapılması için müdürü
ikna ettik. Devran burada dönmüştü.
Bir
ekiple Y ilçesine gittik. Genel Müdürlük ve Belediye yetkilileri ile görüşmeler
yapıp en kısa zamanda bu konu için tüm Y ilçesi halkının bilgilendirilmesi
gerektiğini belirttik. Yer, zaman ve bilgilendirme konularında mutabık
kaldıktan sonra Ankara’ya döndük.
Birkaç
ay sonra halkı bilgilendirme toplantısı için Y ilçesine gittik. Belediye
konferans salonunda ilçenin tüm Kurum yetkilileri ile ilçe halkına konu
hakkında bilgilendirme yaptık. Sunumu yapmak bana düştü.
2011
yılında başlayan serüven, toplantılar, birkaç kez iptal edilen danışman firma
ihalesi yüzünden ancak proje 2013 yılında başladı.
Danışman
firma aracılığıyla İsviçre menşeli Gold Standart Sertifika Kuruluşuna
başvuruldu ve 1-1,5 yıl süren bir süreçten sonra söz konusu Kuruluşça
Sertifikalandırma talebimiz kabul gördü.
Bu arada, 2011-2014 yılları arası
proje ile ilgilenirken görevde yükselme sınavı ile teknik şef, Genel Müdürlük
onayı ile müdür yardımcısı yapıldım. Takvimler 2014 yılı Ekim ayını
gösterirken, Genel Müdürlük bir yapılanmaya gitti ve Departmanının başına
Başkan olarak beni atadı. Yıllar öncesi istenen bu kadro, beklenmeyen bir zamanda
Allah’ın bir lütfu olarak bana sunulmuştu. Başkan olarak atanmak istediğim
yere, mühendis olarak çalışmak nasip oldu ve gün oldu devran döndü Başkan
olarak atamam gerçekleşti.
2014 yılının sonlarına doğru Y
ilçesindeki santral özelleştirildi. Karbon haklarının büyük bir kısmı, bölgesel
ısıtmayı yapacak olan Belediye’ye kalan kısmı ise Z Genel Müdürlüğü’ne protokol
ile bağlanmıştı. O tarihlerde ortalama bir ton karbon sertifikasının fiyatı 4-5
euroydu. İlçede en az 100.000 ton karbon kazanımı olacaktı ve bu da
400.000-500.000 euroya karşılık geliyordu. Her yıl en az bu kadar gelir ve
toplamda 21 sene faydalanma hakkı olacaktı. Gelen gelir ile Y ilçesi
Kaymakamlığı, Belediyesi ve Genel Müdürlüğümüz ortaklığı ile bir sosyal
sorumluluk projesi gerçekleştirilmesi düşünülmüştü. Maden kazalarından zarar
gören ailelerin çocuklarının da okuyacağı 3000-4000 kişilik bir okulun her yıl
masraflarının karşılanması kararlaştırıldı.
Söz konusu santralin
özelleştirilmesi ile başımıza gelecek olanı sezmiş gibi, karbon haklarının Z
Genel Müdürlüğü’nde olan kısmının yeni bir Yönetim Kurulu Kararı ve Belediye
ile Genel Müdürlük arasında imzalanacak bir protokol ile Genel Müdürlüğümüze
bırakılması için çalışmalara başladım. Z Genel Müdürü’nün emekli olduğu son gün,
Yönetim Kurulu Kararı’nı ve Protokol’ü imzalatmayı başardım. Rahat bir nefes
almıştım. Karbon rüyasının sonuna geliyorduk ve artık mahsulü toplamanın
zamanıydı. Elde edeceğimiz karbon sertifikalarını satabileceğimiz büyük
şirketler ile görüşmeler yapmaya başlamıştım. Bir pazarlama müdürü gibi karbonu
pazarlamaya çalışıyordum. Konu ile ilgili internet sitelerinde, kendi web
sitemizde bunun haberleri yapılıyor, biz de yaptığımız işten haz alıyorduk.
Mutlu
sona ulaşıldı mı? Haayır..
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na
projeyi 2-3 saat anlattıktan sonra, söz konusu santralin özelleşmesine müteakip
bu projenin Kurumumuzda kalması gerektiğini belirttim. Bu nedenle resmi
yazışmalarla zaman kaybı ve özel şirketlerin haberdar edilmesini istemediğimi
söyledim. Proje pek anlaşılmasa da fikirler kabul gördü veya bana o intiba
verildi.
Pegasus havayolları şirketi bir
kanaldan Kurumumuz ile temasa geçip karbon haklarını almayı önerdi. Ancak ben
THY gibi bir Kamu Kuruluşunun olmasını, karbon ticaretinin Kamu Kuruluşları
arasında yapılmasını arzu ediyordum. Resmi ve özel görüşmelerle THY ile temas
kuruldu. Proje güzel bir şekilde rayında gidiyordu.
Ta
ki…
Bir gün Özelleştirme İdaresi
Başkanlığından devamlı görüş halinde olduğum bir uzman aradı ve Başkanlarının
talimatı ile aradığını, söz konusu projeyi santrali alan firmaya
devrettiklerini söyledi. Tabii ki ilk başta bu ifadelerin ne anlama geldiğini
anlamadım, sonrasında ise şaka olduğunu düşündüm. Telefonu kapatır kapatmaz
Genel Müdürümü aradım ve olanları anlattım. Kendisinin ilgili Başkanlıkla
görüşeceğini, bu iş ile ilgileneceğini belirtti. Aradan günler geçiyor ama bir
haber gelmiyordu. Genel Müdür Yardımcısına konuyu açtım ama sadece dinlemede
kaldığını gördüm. Tekrar Genel Müdüre gittim. Bu projenin sonuna geldiğimizi,
pazarlama aşamasında olduğumuzu, karbonun tüm haklarının Yönetim Kurulu
Kararları ile Kuruluşumuzda olduğunu, projenin başka bir santralin özelleşmesi
ile şirketlere devredilemeyeceğini anlattım. Genel Müdür, konu ile ilgilenip
bana döneceğini belirtti. Aradan günler geçiyor ama konu ile ilgilenen kimsenin
olmadığını görüyordum. Kısa zaman sonra bu konuda kimsenin bir şey
yapmayacağını anlayıp işin peşini bıraktım. Ve bir karbon rüyasından uyandım.
Bir proje hayali ile çıktığım yolda
yıllar içerisinde başıma gelenler, karşılaştığım her olay hayat yolunda bana
tecrübe olarak kar kaldığını düşünüyorum. Şevkimin kısa süreli olarak olsa bile
kırılması beni idealizmimden döndürmedi ve ben -bu ufku geniş denizlerde- yeni projelere yeni görevlere doğru yelken almaya devam
ediyorum.