Giriş
Son yıllarda denizüstü rüzgâr enerji santralleri (offshore rüzgâr enerjisi santralleri), yenilenebilir enerji kaynakları arasındaki önemini artıran bir konu olmuştur. 2024 yılında dünya genelinde 109 GW’ı karasal, yaklaşık 8 GW’ı denizüstü olmak üzere 117 GW’dan fazla rüzgâr enerjisi santrali “RES” kurulumu yapılmıştır. Açık deniz rüzgâr projelerinin küresel kapasitesi 2025-2030 yılları arasında yıllık ortalama olarak yaklaşık 26 GW, toplamda 156 GW’lık bir kapasite artışı olacağı değerlendirilmektedir [1].
Rüzgâr Enerjisi Potansiyel Atlası’na “REPA” göre [2]; Türkiye’de karasal rüzgâr enerjisi potansiyelinin 48.000 MW olduğu belirtilmektedir. Şu ana kadar söz konusu bu potansiyelin yaklaşık çeyreği değerlendirilmiştir. Ayrıca 2023 yılında Enerji Bakanı’nın yaptığı bir konuşmaya göre; REPA’nın güncellendiği, yeni Atlasa göre karasal potansiyelin yaklaşık 100.000 MW olduğu belirtilmiştir. Dünya Bankası Raporu’na göre [3]; ülkemizin denizüstü rüzgâr enerjisi potansiyeli ise en az 70.000 MW’tır. Bu potansiyelin değerlendirilmesi için çalışmalara başlanmış olup, hali hazırda çok önemli bir ilerleme kaydedilmemiştir.
Bu çalışmada; son verilere göre tüm dünyada kurulumu yapılan denizüstü rüzgâr enerji santralinin, şu ana kadar ülkemizde henüz yapılamamasının nedenleri araştırılmış, kısmi de olsa yapılan çalışmalardan bilgiler verilerek, yapılması gerekenler okuyuculara anlatılmaya çalışılmıştır.
Denizüstü
Rüzgâr Enerji Santrallerinin Kurulumu
Denizüstü rüzgâr enerjisi, kara üzerindeki rüzgâr enerjisi santrallerine kıyasla daha verimli olmaktadır, çünkü deniz üzerindeki rüzgârlar genellikle daha sabit ve güçlüdür. Ancak, bu tür santrallerin kurulumu ve çevresel etkileri belirli zorluklar ve dezavantajlar sunmaktadır.
Rüzgâr santrallerinin kurulumu için uygun deniz alanlarının belirlenmesi kritik öneme sahiptir. Bu alanlar; rüzgâr hızı yüksek, deniz derinliği uygun ve ayrıca ekosistem açısından da sürdürülebilir bölgeler olmalıdır.
Denizüstü rüzgâr türbinlerinin kurulumu kara üzerindeki türbinlere kıyasla daha karmaşık ve maliyetlidir. Türbinler deniz üzerine yerleştirilirken özel platformlar ve inşa yöntemleri kullanılmaktadır. Ayrıca, kablo döşeme ve bağlantı sistemlerinin denizaltı altyapısı inşası gerekmektedir. Uzun vadede, denizüstündeki rüzgârların daha güçlü ve sabit olması, verimliliği artırarak yatırımın geri dönüşünü olumlu etkilemektedir.
Resim 1. Denizüstü RES, Danimarka (Kaynak: AA) [4].
Resmi 1’de de bir örneği verilen denizüstü rüzgâr santralleri, deniz ekosistemleri üzerinde çeşitli etkilere yol açmaktadır. Türbinlerin yerleştirileceği alanlar, deniz canlılarının göç yolları, üreme alanları veya beslenme bölgeleriyle çakışabilmektedir. Bu durum, bazı deniz türlerinin habitatlarını etkilemektedir. Ayrıca, kurulum süreci ve türbinlerin çalışması, deniz altındaki ve suyun yüzeyindeki gürültü seviyelerini artırmaktadır. Deniz memelileri ve balina gibi hayvanlar sesle iletişim kurdukları için bu durum onlar için stres kaynağı olmaktadır.
Denizüstü rüzgâr santralleri ayrıca görsel açıdan da çevresel etkiler oluşturabilmektedir. Özellikle turizm ve balıkçılık gibi sektörleri, deniz manzaralarını ve doğal peyzajları etkilemektedir. Söz konusu santraller, göç eden kuşların geçiş yollarını etkilemektedir. Ancak bu konuda yapılan araştırmalar, denizüstü santrallerin kara rüzgâr türbinlerine kıyasla daha düşük kuş ölüm oranlarına sahip olduğunu göstermektedir [5], [6].
Münhasır
Ekonomik Bölge “MEB” ve Deniz Alanı
Kullanımı
Denizüstü rüzgâr enerji santralleri ile ilgili en önemli konuların başında, münhasır ekonomik bölge ve deniz alanlarının kullanımına yönelik yeni düzenlemelerin gerekliliğidir. Münhasır Ekonomik Bölge “MEB”, bir devletin karasularının ötesindeki deniz alanlarında, doğal kaynakları kullanma ve yönetme hakkına sahip olduğu bölgedir. Türkiye’nin sahip olduğu Münhasır Ekonomik Bölge, Ege ve Akdeniz gibi denizlerde büyük stratejik öneme sahiptir. MEB’deki deniz alanları, aynı zamanda uluslararası deniz taşımacılığı, balıkçılık, askeri bölgeler, turizm ve doğal koruma alanları gibi farklı kullanım alanları tarafından da talep edilmektedir.
Söz konusu bölgelerdeki deniz alanlarını; yalnızca deniz altı kaynakları “petrol, doğalgaz” ve balıkçılık gibi alanlar için değil, aynı zamanda yenilenebilir enerji projeleri için de kullanmayı hedeflemek gerekmektedir. Bu durum, denizüstü rüzgâr enerji santrallerinin yer seçimi ve kurulumunu zorlaştırmaktadır. Ayrıca, deniz üzerindeki alanda santral kurulumu yaparken, bu alanın başka ekonomik faaliyetlerle çakışmaması için düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır.
Türkiye'nin deniz alanlarında rüzgâr enerjisi projelerinin kurulumu, bazı komşu ülkelerle olan deniz sınırı anlaşmazlıkları ve münhasır ekonomik bölgeye dair farklı görüşler nedenleriyle uluslararası düzeyde tartışmalara yol açmaktadır. Örneğin; Doğu Akdeniz’de 2009’dan bu yana İsrail, Kıbrıs ve Mısır açıklarında büyük ölçekli enerji kaynağı keşfi yapılmıştır. Denizin altındaki bu potansiyelden maksimum seviyede yararlanmak isteyen Doğu Akdeniz ülkeleri Münhasır Ekonomik Bölgelerini belirlemek için diplomatik adımlar atmaktadır. Denizdeki MEB sınırlarını, yaptıkları uluslararası antlaşmalarla belirleyen ülkeler, Kuzey Kıbrıs’ı tanımadıklarından Kıbrıs adası için Güney Kıbrıs ile masaya oturmaktadırlar. Türkiye, Kuzey Kıbrıs ile MEB Antlaşması imzalamış olmasına rağmen Kuzey Kıbrıs tanınmadığı için Güney Kıbrıs da bu antlaşmayı tanımamaktadır. Bu nedenle Türkiye ve Güney Kıbrıs’ın MEB ilanları çakışmaktadır. Dolayısıyla; ülkelerin kendi aralarındaki bu tür diplomatik meseleler, böyle devasa projelerin hızla uygulanabilmesini de zorlaştırmaktadır.
Türkiye’de
Denizüstü Rüzgâr Enerjisi Projeleri
Türkiye’de denizüstü rüzgâr enerjisi büyük bir potansiyele sahip olsa da, münhasır ekonomik bölge sorunu, deniz alanlarının paylaşımı ve diğer çevresel, ekonomik ve hukuki faktörler göz önüne alındığında, oldukça karmaşık süreçleri bulunmaktadır.
Ülkemizde denizüstü rüzgâr enerji santralleri kurulumu için yasal bir çerçeve bulunmakla birlikte, bu kurulum süreci epey zaman almaktadır. Bir denizüstü RES projesi, başlangıcından işletmeye geçene kadar 8-10 yıllık bir süreci kapsamaktadır. Bu sürecin büyük bir kısmı izin süreçleri ile geçmektedir. Bazen izin sürecindeki uzun gecikmeler nedeniyle projede planlanan türbin teknolojisi eskidiği için, projelerin yeniden revize edilmesi ve tekrar izin sürecine girilmesi söz konusu olmaktadır. Bu durum projelerde gecikmelere neden olmaktadır. Bu süreçte çevresel etki değerlendirmeleri “ÇED”, yerel yönetimlerin ve çeşitli Bakanlıkların onay süreçleri yer almaktadır. Ayrıca, MEB’te yer alan alanların kullanımı, ulusal yasaların yanı sıra uluslararası deniz hukuku çerçevesinde de düzenlenmelidir.
Denizüstü rüzgâr enerji santrallerinin kurulacağı bölgelerde doğal koruma alanları ve ekosistemler göz önünde bulundurulmalıdır. Türkiye'nin sahip olduğu deniz alanları, birçok deniz canlısı ve kuş türü için önemli yaşam alanları sunmaktadır. Bu nedenle, denizüstü santrallerin kurulacağı bölgeler için çevresel etki değerlendirmeleri yapılmalı ve yer seçimi buna göre belirlenmelidir. Bu tür korumalar, özellikle Ege ve Akdeniz gibi deniz biyolojik çeşitliliği yüksek olan bölgelerde çok önemlidir.
Türkiye, son yıllarda denizüstü rüzgâr enerjisi projelerini hızlandırmayı hedeflemektedir. Ege ve Marmara Denizi gibi bölgeler, denizüstü rüzgâr enerjisi potansiyeli açısından avantajlı bir konumda bulunmaktadır. Gökçeada ve Bozcaada gibi adalar, rüzgâr enerji santralleri için potansiyel barındıran yerler olarak öne çıkmaktadır. Bu bölgelerde; rüzgâr hızı ve sürekliliği daha yüksek olduğu için offshore santrallerin kurulumu açısından uygun alanlar mevcuttur. Ancak, bu alandaki yatırımlar ve projeler henüz gelişme aşamasındadır.
2020-2035 dönemini kapsayan Türkiye Ulusal Enerji Planı, Enerji Bakanlığınca 2022 yılında yayımlamıştır [8]. Plandaki senaryoya göre; 2035 yılına kadar rüzgâr enerjisine 29,6 GW kurulu güç ayrılmış olup, bunun 5 GW’ı denizüstü RES olarak hedeflenmiştir.
Türkiye Elektrik İletim A.Ş. “TEİAŞ” verilerine göre; 2023 yılsonu rüzgâr santrallerinin toplam kurulu gücü 11.803 MW olmuştur [9]. Bu kurulu gücün tamamı karasal rüzgâr enerjisi projeleridir. Ülkemizde denizüstü rüzgâr enerjisi santral projesi olarak atılan ilk adım, Enerji Bakanlığı tarafından 2018 yılında duyurusu yapılan Yenilenebilir Kaynak Alanları “YEKA” ihalesi olmuştur.
YEKA kapsamında; toplam 1.200 MW kurulu gücündeki bağlantı kapasitesi, Marmara Denizi ve Ege Denizi’nde birkaç farklı bölge için ilana çıkılmıştır. Şekil 1’de gösterilen söz konusu bölgeler şöyledir:
1.
Aday Saha: Bursa–Bandırma Bölgesi
2.
Aday Saha: Karabiga
3.
Aday Saha: Gelibolu
4. Aday Saha: Bozcaada
Enerji Bakanlığı tarafından ilan edilen Denizüstü RES yarışma ilanı ile ilgili olarak; ihale öncesi, Kıyı Kanunu’nun 6. maddesine ilave hükümler eklenmiş, bu çerçevede imar planı kararları ile yapılabilecek yapılara denizüstü RES projeleri ve iletim hatlarının inşa edilebilmesine ilişkin hükümler eklenmiştir.
Ancak hiç bir
yatırımcı YEKA projesi için teklif vermemiştir. Bu durum; yatırımcıların deniz
sahalarındaki jeolojik bilgileri temin edememiş olmaları ve maliyetlerini
hesaplamalarında zorluk çekmeleri, dolayısıyla yatırım süreçlerinde önlerini
görememelerinden kaynaklandığı olarak değerlendirilmiştir.
Sonuç
Türkiye, denizüstü
rüzgâr enerji santrallerinin kurulumu açısından önemli bir coğrafi avantaja
sahiptir. Ancak avantajlarını değerlendirebilmek için deniz alanlarının doğru
bir şekilde yönetilmesi ve kullanılması gerekmektedir. Bu alanların
belirlenmesi ve kullanımı, denizüstü rüzgâr enerjisi projelerinin başarısı ve
sürdürülebilirliği açısından kritik bir faktördür.
Denizüstü rüzgâr enerjisi, Türkiye gibi yenilenebilir enerjiye yönelmek isteyen ülkeler için önemli bir alternatif enerji kaynağıdır. Ancak çevresel etkiler ve kurulum maliyetleri göz önünde bulundurularak, bu tür projelerin planlama ve uygulama aşamalarında dikkatli bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Özellikle iletim sistem operatörü TEİAŞ, deniz rüzgâr şiddeti yüksek olan bağlantı bölgelerinde sistem planlama, hazırlık ve entegrasyon çalışmaları yapmalıdır. Denizüstü RES projeleri için bağlantı kapasitelerini planlamalı ve potansiyelin yüksek olduğu bölgelerde iletim şebekesi güçlendirilmelidir. Bu alandaki gelişmeler ve yapılacak araştırmalar, hem enerji üretiminde verimliliği artırabilmekte hem de çevresel etkileri minimize edebilmektedir.
Meteorolojik ölçümlerin yanı sıra deniz suyunun fiziksel ve kimyasal özelliklerinin tespit edilebilmesi için oşinografik ölçümlerin yapılması gerekmektedir. Oşinografik ölçümlerin yapılması yatırımcıların yatırım kararı almalarını etkileyen çok önemli unsurlardan biridir.
Etkili ve sürdürülebilir bir denizalanı yönetimi, denizüstü rüzgâr enerjisi projelerinin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için kritik öneme sahiptir. İyi düzenlenmiş bir deniz tabanı tahsis mekanizması yatırımcı çekmenin en önemli unsurlarındandır. Denizüstü rüzgâr santral projeleri, uzun dönemli planlamalar gerektirmektedir. Bu projelerinin önündeki önemli engellerden birisi, uygun deniz tabanı sahalarının belirlenmesi ve tahsisidir. Bunun için Deniz Mekânsal Planlaması-DMP gerekmektedir. DMP sonrası, deniz tabanının tahsisi yapılmakta ve denizüstü rüzgâr yatırımlarının önü açılabilmektedir.
Kaynaklar
1 Küresel Rüzgâr Enerjisi Konseyi (GWEC), Küresel Rüzgâr Raporu 2025, https://www.gwec.net/
2. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, https://mgm.gov.tr/genel/ruzgar-atlasi.aspx,
3. World Bank Group, GoingGlobal - Expanding Offshore Wind To Emerging Markets, Ekim 2019,
5. Rüzgâr Türbinlerinin Yaban Hayatına Etkilerinin İncelenmesi, Politeknik Dergisi, 2021, Emine Yağız Gürbüz, Ayça Altıntaş, Berk Sürücü, Azim Doğuş Tuncer, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi,
6. “Şile Rüzgâr Enerji Santralinin Kuşlar Üzerine Etkileri”, Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Anabilim Dalı’nda, Yüksek Lisans Tezi, Mustafa Emre ZEHİROĞLU, 17/06/2022,
7. https://www.deme-group.com/technologies/seahorse#
8. https://enerji.gov.tr/Media/Dizin/EIGM/tr/Raporlar/TUEP/T%C3%BCrkiye_Ulusal_Enerji_Plan%C4%B1.pdf
9. https://www.teias.gov.tr/turkiye-elektrik-uretim-iletim-istatistikleri
10. 2024 Yılı
Türkiye’nin Enerji Görünümü, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Raporu, https://www.mmo.org.tr/sites/default/files/gonderi_dosya_ekleri/t%C3%BCrkiyenin_enerji_g%C3%B6r%C3%BCn%C3%BCm%C3%BC_kitap.pdf