7 Aralık 2019 Cumartesi
2 Aralık 2019 Pazartesi
DOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NİN ENERJİ POTANSİYELİ
Yrd. Doç. Dr. Aydın ÇITLAK*
e-mail: acitlak@firat.edu.tr
Mak. Yük. Müh. Mücahit SAV**
e-mail: mucahit.sav@euas.gov.tr
* Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine
Mühendisliği Bölümü, Elazığ
** EÜAŞ Genel
Müdürlüğü, Enerji Bakanlığı, Ankara
Özet: Enerji
ihtiyacı, tüm dünyada olduğu gibi Ülkemizde de her geçen gün artmaktadır.
Türkiye’de birincil enerji tüketimindeki artış oranı, 1990-2009 yılları
arasında yıllık bazda % 3,7 olarak gerçekleşmiştir. 2010 yılı rakamları göz
önüne alındığında, Türkiye birincil enerji kaynaklarının temininde % 72’lik bir
oran ile ithalatçı konumunda bulunmaktadır. Aslında ülkemiz çok önemli enerji
kaynaklarına sahiptir, ancak enerji kaynaklarındaki potansiyeli bilinmesine
rağmen bugüne kadar yeterince yatırıma dönüştürüldüğü söylenemez. Özellikle
hidroliğin başını çektiği rüzgâr, jeotermal, güneş, biyokütle ve hidrojen
enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklarımız, linyit ve taşkömürü gibi yerli
kaynaklarımız, enerji kaynaklarımızın başında gelmektedir. Ülkemizin bu enerji
potansiyelinde şüphesiz Doğu Anadolu Bölgesi’nin büyük bir önemi vardır. Bu
çalışmada Doğu Anadolu Bölgesi için başta hidrolik enerji olmak üzere yeni,
yenilenebilir ve yerli enerji kaynakları potansiyelimiz detaylıca
incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Doğu Anadolu Bölgesi, Enerji Kaynakları, Yerli ve Yenilenebilir Enerji
Abstract: Demand for
energy has been increasing day by day in our country like other place of the
world. The rate of increasing primary energy consumption was eventuated
annually 3,7 percent between 1990 and 2009 in Turkey. According to the 2010’s
data, Turkey has become an importer country with the rate of 72 percent about
supplying primary energy resources from outside. In fact our country has very
important and has huge potential of energy resources, has been known very well,
but it cannot be said that this potential is sufficiently converted into
investment. Especially having first priority of all is hydraulic,
wind, geothermal, solar, biomass, hydrogen energy, renewable resources, and
such as lignite and coal, domestic energy resources, are our energy resources.
Eastern Anatolia Region has undoubted great significance in our country’s
energy potential. In this study, particularly hydraulic energy, new, renewable
and domestic potential of energy resources is analyzed in detail for the
Eastern Anatolia Region.
Keywords: Eastern Anatolia Region, Energy Sources,
Domestic and Reneawable Energy
1.
GİRİŞ
Uluslararası Enerji Ajansı ( IEA )’nın verilerine
göre, dünyadaki hızlı nüfus artışı, sanayileşme ve kentleşme olguları,
küreselleşmeye bağlı artan ticaret hacmi ve ticaret olanakları, doğal
kaynaklara ve enerjiye olan talebi giderek artıracaktır. Yapılan
projeksiyonlar, mevcut enerji politikaları ve enerji arzı tercihlerinin devam
etmesi durumunda, dünya toplam enerji talebinin 2030 yılına kadar % 55 oranında
artacağını göstermektedir. Bu bağlamda enerji alanındaki çalışmalar ve yeni
arayışlar artarak devam edecek görünmektedir [1].
Enerji sektöründe gerek maliyet ve fiyat artışları,
gerekse artan elektrik enerjisi talepleri çerçevesinde, birçok ülkede arz
güvenliğinin sağlanması konusunda yeni tedbirler alınmakta; mevcut piyasa
yapıları ve kuralları, deneyimler ve karşılaşılan sorunlar çerçevesinde
yenilenmekte, piyasa mekanizmaları arz güvenliğini sağlayacak tedbirlerle de
güçlendirilmektedir. Enerji kaynaklarının herkese yeterli, kaliteli, düşük
maliyetli, güvenli ve çevre konusundaki duyarlılıkları dikkate alan bir şekilde
sunulması temel amaçtır. Ülkemizde de dünya ortalamasının üzerinde
gerçekleşmeye devam eden talep artışı ve buna bağlı olarak artan yatırım
ihtiyacı, yeni tedbirler alınmasını zorunlu kılmıştır.
2.
DÜNYA ENERJİ PROFİLİ
1880’li yıllarda dünya enerji üretiminin bel kemiği
olan kömür; 1990’lı yıllarda yerini bir diğer fosil yakıt olan petrole
bırakmıştır. Ancak günümüzde ise petrole alternatif ve ona göre daha temiz bir
enerji kaynağı olan doğal gaz; enerji dünyasında ön sıralarda yerini almıştır.
Halen enerji arz ve talep dünyasında başta doğal gaz olmak üzere diğer fosil
yakıtlar ve nükleer enerji yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Temiz ve
tükenmeyen bir enerji çeşidi olan yenilenebilir enerji alanında tüm dünyada bir
kıpırdama olsa da genel enerji üretim oranları içerisinde halen istenilen
seviyelere ulaştığı söylenemez.
Dünya toplam enerji üretiminin yüzde 87’lik payı fosil
yakıtlar, yüzde 6’sı yenilenebilir kaynaklar, yüzde 7’si ise nükleer enerji
tarafından karşılanmaktadır [2]. Mevcut enerji politikaları ve enerji arzı
tercihlerinin devam etmesi durumunda, birincil
enerji talebinin 2007-2030 yılları arasında yüzde 40 oranında artacağına işaret
edilmektedir. 2007 yılında 12 milyar ton petrol eşdeğeri düzeyinde olan
dünyanın birincil enerji talebinin, 2030'da 16,8 milyar ton petrol eşdeğeri
olacağı tahmin edilmektedir. Bu talep artışının zamanında ve güvenli bir
şekilde karşılanabilmesi için de 2030 yılına kadar küresel çapta enerji
sektörüne 26 trilyon dolar tutarında yatırımın yapılması gerektiğine dikkat
çekilmektedir [1].
2010 yılında günlük petrol talebinin 800 bin varil
artarak günlük 85 milyon varil olduğu tahmin edilmektedir. Sadece mevcut petrol
üretimindeki azalmayı karşılamak için bugün ile2030 yıl arasında yıllık 45
milyon varillik bir üretim gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Ancak
kullanılmakta olan petrol yataklarının çoğu tepe noktasına ulaşmış ve üretim
düzeyi düşüktür. Dünyada mevcut doğal gaz rezervlerinin % 50’si Rusya ve İran
bölgesinde bulunmaktadır. Halen dünya yıllık doğal gaz üretimi 3 trilyon m3
civarındadır. Mevcut doğal gaz sahalarının üretimi 2030 yılında yarı yarıya
düşecektir. Söz konusu bu düşüşü dengelemek ve talepteki büyümeyi karşılamak
için yıllık yaklaşık 2,7 trilyon m3’lük yeni üretime ihtiyaç vardır. Bu nedenle
doğal gaz alanında acilen arama ve üretim yatırımlarına ihtiyaç bulunmaktadır.
2009 yılında kömür üretimi 3.480 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Dünya kömür
üretiminin % 45’ini tek başına Çin gerçekleştirmektedir. Halen dünya’da yenilenebilir
enerji toplam enerji talebinin % 2,5’ni karşılamaktadır. 2015 yılında ise
yenilenebilir enerji, toplam enerji talebinin % 3,3' ünü karşılayacağı
öngörülmektedir. AB, 2020 yılında toplam enerji tüketiminin % 20’ sini
yenilenebilir enerjiden sağlamayı hedef olarak koymuştur [3].
3. ÜLKEMİZİN ENERJİ POTANSİYELİ
1990-2009 döneminde ülkemizde birincil enerji talebi
artışı hızı yüzde 3,7 düzeyinde gerçekleşmiştir. Türkiye, OECD ülkeleri
içerisinde geçtiğimiz 10 yıllık dönemde enerji talep artısının en hızlı
gerçekleştiği ülke durumundadır. Aynı şekilde ülkemiz, dünyada 2000 yılından bu
yana elektrik ve doğal gazda Çin’den sonra en fazla talep artısına sahip ikinci
büyük ekonomi konumunda olmuştur [4]. (Şekil 1)

Şekil 1. Türkiye Enerji Arzı (Kaynak: Temel Ekonomik Gösterge, Enerji Ajandası)
Ülkemiz önemli enerji kaynaklarına sahiptir. Yerli ve
yenilenebilir enerji kaynaklarındaki potansiyelimiz bilinmesine rağmen bugüne
kadar yeterince yatırıma dönüştürüldüğü söylenemez. Başını hidrolik
potansiyelin çektiği yenilenebilir enerji kaynaklarımız sırasıyla; rüzgâr,
jeotermal, güneş, biyoyakıt (biyokütle) ve hidrojen enerjisi ile linyit ve
taşkömürü gibi yerli kaynaklarımız, enerji kaynaklarımızın başında gelmektedir.
Ancak ülkemizde doğal gazın yaklaşık % 98’i, petrolün ise % 91’i ithal yollarla
karşılanmaktadır [4]. Bu nedenle ülke olarak enerji arz kaynak çeşitliliğine
büyük önem vermemiz gerekmektedir.
Ülkemiz enerji kaynakları potansiyeli ve
kullanılabilirliliğini şöyle özetleyebiliriz (Tablo 1) [5]:
2010 Yılı
|
Potansiyel
|
Kullanılan
|
Hedefler
|
Jeotermal
|
600 MW
|
94 MW
|
2023 yılı tüm potansiyel
|
Rüzgar
|
48.000 MW
|
1202 MW
|
20.000
MW–2023 yılı
|
Güneş
|
56.000 MW
|
Yok
|
Hedef
belirlenmemiş
|
Biyokütle
|
8,6
Milyon TEP Atık, 1,7 milyon ton biyodizel, 3,5 milyon ton biyoetanol
|
98 MW
|
Hedef
belirlenmemiş
|
Hidro
|
130 TWh/yıl
|
15.264 MW
|
2023
yılında tüm potansiyel
|
Ham
Petrol
|
131,1 milyon ton
|
Kalan
39,4 milyon ton
|
|
Doğal
gaz
|
11,3 milyar m3
|
Kalan
6,1 milyar m3
|
|
Linyit
|
120
milyar kWh/yıl
|
52,8milyarkWh/yıl
|
67,2
milyar kWh/yıl
|
Taş Kömürü
|
11 milyar
kWh/yıl
|
3,55milyarkWh/yıl
|
7,45 milyar
kWh/yıl
|
Nükleer
|
Yok
|
Yok
|
4000-5000 MW
üretim
|
Ülkemizin 2010 yılı itibariyle elektrik enerjisi
kurulu gücü ise 48.252 MW’tır. Bunun 24.200 MW’ ı (% 52) Kamu payıdır. Bu
Kurulu gücün kaynaklara göre dağılım ise şöyledir: Hidrolik (15.264 MW), Doğal
gaz (15.042 MW), Linyit (8.140 MW), İthal kömür (2.080 MW), Sıvı Yakıtlar
(1.584 MW), Rüzgâr (1.202 MW), Taşkömürü (335 MW), Asfaltit (135 MW), Jeotermal
(94 MW), Diğer (2.760 MW).
Ülkemiz ayrıca krom cevheri, bor madeni, endüstriyel
hammaddeler, mermer gibi bazı madenlerde dünya ölçeğinde rezerve sahiptir.
Bunun yanı sıra diğer madenler bakımından da sanayi sektörü için gerekli
hammaddeleri karşılayabilecek büyüklükte rezervlere sahip nadir ülkelerden biri
konumundadır. Dünyadaki bor rezervlerinin yüzde 72’sine sahip olan ülkemizde,
bor cevheri, bor konsantresi, rafine bor ürünleri, borik asit üretimleri önemli
seviyelere ulaşmış bulunmaktadır [4].
4.
DOĞU ANADOLU BÖLGESİ ENERJİ POTANSİYELİ
Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan Fırat, Karasu, Özlüce
ve Murat nehirleri, ülkemizin en önemli yatırım ve kalkınma projesi olan
Güneydoğu Anadolu Bölgesi Projesine (GAP), hidrolik enerji olarak çok büyük
katkı vermektedir. Bölge; özellikle hidrolik kaynaklar başta olmak üzere yerli ve
yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin bir bölgedir. Ayrıca tarım ve
hayvancılığı ile ünlü olan bölgede; bitki ve hayvan artıkları da enerji kaynağı
olarak kullanılarak, hem hayvancılığın geliştirilmesi hem de biyogaz üretimi
yaptırılması da söz konusudur.
Türkiye’de dağlarda bulunan küçük göllerle birlikte
120’den fazla tabii göl bulunmaktadır. En büyük ve en derin göl Doğu Anadolu
Bölgesi sınırları içerisinde bulunan yükseltisi 1.646 m, derinliği 100 m’den
fazla ve alanı 3.712 m2 olan Van gölüdür [6]. Van hidrolik enerji
bakımından zengin bir bölgedir. Van Santralleri İşletme Müdürlüğü adı altında;
Erciş’te bulunan Koçköprü (4x2,2 MW), Edremit’te bulunan Engil (3x1,53 MW),
Gürpınar’da bulunan Hoşap (2x1,725 MW), Muş’ta bulunan Malazgirt (2x0,608 MW),
Bitlis’te bulunan Ahlat (1x0,105+1x0,096 MW), Van-Erciş’te bulunan Erciş (2x0,4
MW), Bitlis’te bulunan Adilcevaz (2x0,1968 MW), Muş-Varto’da bulunan
Varto-Sönmez (1x0,132+1x0,160 MW), Kars-Arpaçay’da bulunan Arpaçay-Telek
(1x0,0624 MW), Iğdır’a bulunan Kiti (2x1,38 MW) ve Kars’ta bulunan Dereiçi
(2x0,2MW) gibi irili ufaklı birçok hidroelektrik santral mevcuttur. Ayrıca
Elazığ, Bingöl, Tunceli ve Erzincan illerinde de birçok HES inşaatına
başlanılmış, birçoğu da Kamu ve özel sermaye tarafından işletilmektedir [7].
4.1. DAB Yenilenebilir Enerji Potansiyeli
4.1.1. DAB hidrolik enerji potansiyeli
Hidrolojik çalışmalar için Türkiye geneli 25 ana
akarsu havzasına ayrılmıştır (Şekil 2). Havzaların ortalama yıllık toplam
akışları 186 Milyar m3’dür. Devlet Su İşleri (DSİ) verilerine göre
Türkiye teorik hidroelektrik potansiyeli 433 Milyar kWh’dir. Bu
potansiyelin ancak 216 Milyar kWh’lik bölümü teknik olarak
değerlendirilebilir durumdadır. Teknik olarak değerlendirilebilir potansiyelin
ise 140 GWh’lik bölümü ekonomik olarak değerlendirilebilir durumdadır
[6].


Şekil 2. Türkiye Hidrolik Havzaları [8].
Ülkemiz hidrolik kaynaklarının bel kemiğini oluşturan
Fırat ve Dicle nehirleri Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizden başlayıp,
ülke sınırları dışında Basra körfezine dökülmektedir. Fırat nehri 1263 km,
Dicle nehri ise 523 km uzunluğundadır. Fırat nehri üzerinde kurulu olan Keban,
Karakaya, Atatürk, Bilecik, Karkamış HES’ler ve Fırat nehrine dökülen Murat
nehri üzerinde Özlüce ve Alpaslan HES’ler gibi santrallerle birlikte hidrolik
toplam Kurulu Gücümüz; yaklaşık 6500 MW’tır [7]. (30 milyar kWh) Ayrıca EPDK ve
DSİ verilerine göre irili ufaklı birçok HES bölgede mevcuttur. Bölge illerine
göre bunların dağılımı şöyledir: Elazığ (5), Erzincan (18), Kars (9), Ağrı (5),
Tunceli (8), Ardahan (5), Bingöl (7), Bitlis (7), Van (7), Muş (3) [9].
4.1.2. DAB rüzgâr enerjisi potansiyeli
Rüzgâr enerjisinin; alınan rüzgâr hızı ölçümlere göre
ülkemiz iç kesimlerinde yeterli olmadığı daha çok kıyı kesimlerinde
yoğunlaştığı görülmektedir (Şekil 3). Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde son
yıllarda yoğun şekilde kurulan rüzgâr santrallerinin, Doğu Anadolu Bölgesinde;
ölçülen rüzgâr hızlarının yeterli ve düzensiz olması nedeniyle üretimi mevcut
değildir.

Şekil 3.
Türkiye Rüzgâr Enerjisi Potansiyel Atlası [10].
Tablo 2’de Doğu Anadolu Bölgesindeki rüzgâr
potansiyelinin, diğer bölgelere göre çok daha düşük olduğu görülmektedir [10].
Tablo 2. Bölgeler Rüzgâr
Potansiyeli
Bölgeler
|
Ortalama Rüzgâr Gücü Yoğunluğu (W/m2)
|
Ortalama Rüzgâr Hızı (m/sn)
|
|
Akdeniz
|
21,36
|
2,45
|
|
İç Anadolu
|
20,14
|
2,46
|
|
Ege
|
23,17
|
2,65
|
|
Karadeniz
|
21,31
|
2,38
|
|
Doğu Anadolu
|
13,19
|
2,12
|
|
Güneydoğu Anadolu
|
29,33
|
2,69
|
|
Marmara
|
51,91
|
3,29
|
4.1.3. DAB
güneş enerjisi potansiyeli
Coğrafi
konumu nedeniyle sahip olduğu güneş enerjisi potansiyeli yüksek olan
Türkiye'nin, ortalama yıllık toplam güneşlenme süresi 2640 saat (günlük toplam
7,2 saat), ortalama toplam ışınım şiddeti 1311 kW saat/m²-yıl (günlük toplam
3,6 kW saat/m²) olduğu tespit edilmiştir. Güneş Enerjisi potansiyelimiz 380
milyar kW saat/yıl olarak hesaplanmıştır (Şekil.2) [11]. Bu değer, 56.000
MW’lık doğal gaz çevrim santralının yıllık üretimi kadardır.
Doğu
Anadolu Bölgesi yıllık güneşlenme süresi ise 2693 saattir. En çok güneşlenme
süresi Güneydoğu Anadolu Bölgesindedir (3016 saat). Doğu Anadolu Bölgesinin
yıllık ışınım şiddeti ise 1365 kWh/m2 olarak ölçülmüştür [10].
(Şekil 4) Güneş enerjisi elektrik amaçlı olarak henüz ülkemizde
kullanılmamaktadır. Ancak 2010 yılı içinde Van-Akdamar adasını aydınlatma
amacıyla yıllık 25.000 kWh enerji üretim kapasitesi olan bir güneş enerjisi
sistemi kurulmuştur. Bu sistem şu ana kadar ülkemizde yapılan ilk ve en büyük
güneş enerjisi sistemi olma özelliğini göstermektedir. Güneş enerjisinin
elektrik üretimi amaçlı kullanılmasının yanında bölge ve ülke genelinde güneş
kolektörleri vasıtasıyla sıcak su ve ısıtma sistemlerinde de yoğun şekilde
kullanımı mevcuttur.

Şekil 4.
Türkiye Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlası
4.1.4. DAB jeotermal enerji potansiyeli
Türkiye, Alp-Himalaya kuşağı üzerinde yer aldığından
oldukça yüksek jeotermal potansiyele sahiptir. Ülkemiz jeotermal potansiyeli
31.500 MW' tır. Potansiyel oluşturan alanlar Batı Anadolu'da (yüzde 77,9)
yoğunlaşmıştır. [12]. (Şekil 5) Jeotermal enerji kaynağı ısıtma ve elektrik
üretimi amaçlı kullanılmasına karşın, Doğu Anadolu Bölgesinde genelde sağlık açısından
termal turizm olarak kullanılması yaygınlaşmıştır. Bu nedenle bölge jeotermal
enerji kaynağı kullanımı, ülke geneline göre istenilen seviyede değildir.
Doğu Anadolu Bölgesi’nin en önemli jeotermal alanı
Ağrı-Diyadin’de bulunmaktadır. Burada su sıcaklığı ortalama 40-70 °C
civarlarındadır. Ayrıca Erzurum-Pasinler, Bingöl-Ilıcalar, Bitlis ve Van
bölgelerinde de jeotermal alanlar mevcuttur. Özellikle Diyadin bölgesinde bu
enerji kaynağının turizm amaçlı kullanılmasının yanı sıra seracılıkta da
jeotermal enerjiden faydalanılmaya başlanılmıştır [13].

Şekil 5.
Türkiye Jeotermal Enerji Potansiyeli Atlası
4.2. DAB Tabii Kaynaklar ve Diğer Enerji Kaynakları
Potansiyeli
Bölge, maden üretiminde de ilk sırayı
alır. Halen bölgede krom, demir, bakır, kurşun, kaya tuzu, barit, oltu taşı,
manganez yatakları işletilir. Türkiye
krom rezervlerinin % 45’i Elazığ-Guleman, % 26’sı Erzincan-Kopdağ bölgesinde
yer almaktadır. Krom cevheri ve krom bileşikleri ferrokrom tesislerinde
işletilerek paslanmaz çelik imalatlarında kullanılmak üzere yurtdışına ihraç
edilmektedir. Bölgenin krom rezervleri zenginliğinden dolayı, ülkemiz dünya
krom ihracatı sıralamasında Kazakistan’dan sonra ikinci sırada gelmektedir
[14].
Linyit rezervleri olarak Türkiye, her bölgesi ile
zengin potansiyellere sahiptir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Erzurum (Aşkale)
civarlarında zengin linyit yatakları bulunmaktadır. MTA tarafından yapılan
Kömür arama çalışmaları Malatya-Arguvan‘da yoğun bir şekilde devam etmektedir.
Ayrıca Bingöl-Karlıova bölgesi kömür rezervleri iyi olan bir bölge olup,
santral kurmaya elverişli olduğundan 3. şahıslara işlettirilmesi planlanmış bir
sahadır. MTA Genel Müdürlüğünün Ağrı, Bingöl, Elazığ, Erzurum, Malatya, Van
illerinde onlarca jeotermal kaynak arama ruhsatı bulunmaktadır. Ayrıca özellikle
Elazığ bölgesi ve Erzurum mermer üretiminde de çok önemli bir potansiyele
sahiptir. Muş ve Bitlis yöreleri de kuvarsit maden cinsi olarak zengin
bölgelerdir. [15].
4.3. DAB Petrol ve Doğal Gaz Potansiyeli ve İletim
Hatları
Ülkemiz, doğal gazda yaklaşık % 98, petrolde ise % 91
dışa bağımlı olduğundan Doğu Anadolu Bölgesi dahil birçok bölgemizde bu fosil
yakıtların üretimleri bulunmamaktadır. Ancak Ortadoğu ve Orta Asya petrol ve
doğa gaz rezervlerine çok yakın olan ülkemizin kendi enerji arz güvenliği ve AB
ülkeleri için enerji koridoru ve enerji terminali görevini üstlenmesi söz
konusudur. Bu bağlamda, ülkenin ve bölgenin birçok yerinde petrol ve doğal gaz
iletim hatları geçmektedir (Şekil 6).
Doğu Anadolu Bölgesi Doğal Gaz Ana İletim Hattı projesi
ile başta İran olmak üzere doğudaki kaynaklardan alınacak doğal gazın boru
hattı ile Türkiye’ye taşınması amaçlanmıştır. Hat, Doğubayazıt-Erzurum,
Erzurum-Sivas (İmranlı), Sivas-Kayseri, Kayseri-Ankara ve
Kayseri-Konya-Seydişehir olmak üzere beş bölüm halinde yapılmış olup, İran’dan
gaz alımı Aralık 2001’de başlamıştır. Ayrıca, proje kapsamında, İran-Türkiye
sınırından yaklaşık 35 km uzaklıkta, Doğubayazıt’ta toplam kurulu gücü 30 MW
olan üç kompresörden müteşekkil Doğubayazıt kompresör istasyonu kurulmuştur.
Ancak, bu istasyon ile önümüzdeki yıllarda doğudaki kaynaklardan artan
miktarlarda temin edilecek olan doğal gazın, ülke genelindeki tüm tüketicilere
istenilen basınç ve miktarlarda teslimi mümkün olamayacağından, birisi Sivas
yakınlarında, diğeri ise Erzurum yakınlarında olmak üzere 2 adet ilave
kompresör istasyonuna daha ihtiyaç duyulduğu belirlenmiştir. Ayrıca, proje
kapsamında yapılacak olan Erzincan kompresör istasyonunun yapım ihalesine Dünya
Bankası kredisi kapsamında çıkılacak olup, ihale hazırlık çalışmaları devam
etmektedir.
BOTAŞ tarafından yürütülen 2009-2010 yılı Doğu Anadolu
doğal gaz ana iletim hat uzunlukları ise şöyledir: Doğubayazıt-Erzurum
291 km, Erzurum-Sivas 307 km, Sivas-Kayseri 256 km, Kayseri-Ankara 320 km,
Kayseri-Konya-Seydişehir 317 km, toplam 1.491 km ve 1 adet kompresör istasyonu
mevcuttur.
Güney Doğal Gaz İletim Hattı; Sivas-Malatya
doğal gaz iletim hattı 195 km, Malatya-Gaziantep doğal gaz iletim hattı 240 km
Adıyaman-Ş.Urfa-Elazığ-Diyarbakır DGBH; Adıyaman-Ş.Urfa-Elazığ-Diyarbakır
DGBH Faz-1 123 km, Adıyaman-Ş.Urfa-Elazığ-Diyarbakır DGBH Faz-2 130 km,
Adıyaman-Ş.Urfa-Elazığ-Diyarbakır DGBH Faz-3 170 km’ dir.
Van Doğal Gaz Boru Hattı; 164,5 km uzunluğundadır. Proje
kapsamında yapılan inşaat çalışmaları tamamlanmış olup, Van ili ile Muradiye ve
Erciş ilçelerine gaz arzı sağlanacaktır. Iğdır Doğal Gaz Boru Hattı ise 38
km uzunluğundadır [15] [16].
|

Şekil 6.
Türkiye’nin Doğal Gaz Şebekesi [1].
5.
SONUÇLAR
Zengin enerji kaynaklarına sahip olan Doğu Anadolu
Bölgesi özellikle hidrolik enerjide ülkemizin bel kemiğini oluşturmaktadır.
Türkiye hidroelektrik potansiyelinin büyük bir kısmını karşılayan Fırat ve
Dicle nehirleri, kalkınma projemiz olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi Projesi (GAP)
için önem arz etmektedir. Ayrıca bölgenin bir diğer önemli potansiyeli olan
tarım ve hayvancılıkla; bitki ve hayvan artıklarını enerji kaynağı olarak
kullanmayı yaygınlaştırmak, aynı zamanda hem hayvancılığın geliştirilmesi hem
de biyogaz üretimi yaptırılması amaçlanmıştır.
OECD ülkeleri içinde yer alan ülkemizin; kendi enerji
arz ve güvenliğini sağlamak ve ithalatta en büyük paya sahip olan enerji
ihtiyaçlarımızı bir nebze karşılayabilmek için bölgenin başta hidrolik
kaynaklar olmak üzere diğer birçok enerji kaynaklarına özellikle ihtiyaç
bulunmaktadır. Bölgedeki kaynakların yeterli ve doğru şekilde kullanılmasıyla,
ülke gayri safi milli hâsılasına her yıl milyarlarca dolar katkıda bulunularak,
hem ülkemizin hem de bölgenin kalkınmasına yardımcı olmak gerekmektedir.
6.
KAYNAKLAR
1. Uluslararası
Enerji Ajansı (IEA), “World Energy Outlook 2009”.
2. Yavuz K.,
Yalçın N. 2030 Yılına Doğru Enerji Politikaları & Enerji
Düzenlemelerinin Geleceği,
Kasım 2010, Ankara)
3. Dünya
Enerji Konseyi-Türk Milli Komitesi (DEK-TMK) 2010 Yılı Enerji Raporu
4. Enerji
Bakanı Taner Yıldız’ın 2011 yılı Plan ve Bütçe Sunuş Konuşması.
5. Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı-Enerji İşleri Genel Müdürlüğü, Aralık 2010
6. www.dsi.gov.tr, Erişim Aralık 2010
7. EÜAŞ
Genel Müdürlüğü Yıllık Faaliyet Raporu, 2009
8. Dünya
Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi • Türkiye Enerji Raporu 2009
9. www.epdk.gov.tr, Erişim Aralık 2010
10. www.eie.gov.tr, Erişim Aralık 2010
11. Dünya
Enerji Konseyi-Türk Milli Komitesi (DEK-TMK) 2005–2006 Yılı Enerji
Raporu
12. www.enerji.gov.tr, Erişim Aralık 2010
13. Erden
O., Jeotermal Kaynakların Potansiyeli ve Değerlendirilmesi, Gazi Üniversitesi
Endüstriyel San. Eğitim Fak., Ankara)
14. www.mta.gov.tr, Erişim Aralık 2010
15. Mavi
Kitap, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2010
16. www.botas.gov.tr, Erişim Aralık 2010
20 Kasım 2019 Çarşamba
KEBAN VE KARAKAYA HİDROELEKTRİK SANTRALLERİNİN BÖLGE VE ÜLKE EKONOMİSİNE GETİRİLERİ
Kenan İNALLI*,
Aydın ÇITLAK** ve Mücahit SAV***
*
EÜAŞ Genel Müdürlüğü Keban HES İşletme Müdürlüğü/Elazığ
E-posta: kenan.inalli@euas.gov.tr
** Fırat
Üniversitesi Müh. Fak. Mak. Müh. Bölümü/Elazığ
e-posta: acitlak@firat.edu.tr
*** EÜAŞ
Genel Müdürlüğü, Enerji Bakanlığı/ Ankara
e-posta: mucahit.sav@euas.gov.tr
ÖZET: Ülkemizin büyümesi ve gelişmesi ile
buna bağlı olarak artan enerji ihtiyacının bir kısmını karşılayabilmek için
akarsularımızın hidroelektrik potansiyelinin tamamının değerlendirilmesi
gerekmektedir. Diğer sektörlerin
uygulanamadığı bazı coğrafi bölgelerde bu potansiyeli kullanarak sosyo ekonomik
uyumu sağlamak, yeni iş alanları oluşturarak istihdamı artırmak zorunluluk
haline gelmiştir.
Ülkemiz Avrupa’da Norveç’ten sonra
en büyük hidroelektrik enerji potansiyeline sahiptir. Hidrolik potansiyelimizin
en fazla olduğu Fırat havzasında; Keban, Karakaya ve Atatürk HES gibi çok büyük
santrallerin mevcut üretim kapasiteleri, ülke enerji arzımız ile bölgenin
ekonomik kalkınması açısından da önemlidir. Bu çalışmada; ülkemiz elektrik
enerjisi üretimi içinde Doğu Anadolu Bölgesi’nin payı irdelenecek olup,
üretilen elektrik enerjisi ile ülke ekonomisi ve enerji arzına olan katkıları
detaylıca incelenecektir. Başta Türkiye’nin en büyük Hidroelektrik
santrallerinin (HES) üzerinde olduğu Fırat Nehri ve bu nehrimizle ilintili
Karasu ve Murat Nehirlerinin potansiyelleri ile bunun getirileri ve bölge ve
ülke ekonomisine katkıları ayrıntılı olarak araştırılmıştır.
Anahtar
Kelimeler: Elektrik
enerjisi, hidrolik enerji, Keban Hidroelektrik Santrali (HES), Karakaya Hidroelektrik
Santrali.
Abstract:
All of our rivers hydroelectric potentials must be
used to meet some part of our countries energy demand, which is increased
depending upon improvement and growth at the field of our economy. In some
geographical areas, where other sectors are unenforceable, as using of this
potential to make social-economic harmony and to create new job areas and
increasing of employment are residual must now.
Our
country has the second biggest hydro-energy potential after Norway in Europe.
In EUPRATHES basin, the greatest hydroelectric potential in Turkey, Keban,
Karakaya and Atatürk HEPP’s are located in, is important for economical
development of region and security of energy supply of Turkey. In this study;
the share of the Eastern Anatolia Region in electricity generation of our
country is examined, contribution of region at the produced electrical energy
will be analyzed in detail at whole country's economy and energy supplies.
Particularly Turkey's largest hydroelectric power plants (HEPP) located in the
Euphrates and up- Euphrates (Karasu and Murat) basin’s contributions to
national economy and benefits for regions are researched in detail.
Keywords:
Electric energy,
hidrolic energy, Keban HEPP, Karakaya HEPP
1. GİRİŞ
Enerji hayat kalitesini iyileştiren,
ekonomik ve sosyal iyileşmeyi sağlayan en önemli faktördür. Günümüzde dünya
nüfusunun % 20’sinden fazlasını teşkil eden 1,5 milyar insan halen elektriğe
kavuşmuş değildir. 2030 yılında bu sayının sadece 200 milyon azalması
beklenmektedir. Bu insanların % 85’i Afrika ve Güney Asya’nın kırsal
bölgelerinde yaşamakta olup enerjiye erişimlerinin sağlanması son derece
önemlidir [1].
Ülkelerin büyümesi
için sanayileşmeye, sanayileşme için ucuz, temiz ve kesintisiz enerjiye, enerji
için ise finans, teknoloji ve insan kaynağına ihtiyaç olmaktadır. Günümüzde ülkelerin gelişmişlik
seviyeleri artık tükettikleri enerji ile ifade edilmektedir. OECD ülkeleri
içerisinde yer alan ülkemizin de ekonomik gelişmişlik seviyesini yakalayarak bu
pazarda yerini alması çok önemlidir.
Ancak
enerji kaynakları bakımından net ithalatçı ülke konumunda olan Türkiye’de 2010
yılında enerji arzının petrolde ve doğalgazda % 90’ların üzerinde, kömürde ise
% 20 oranında olmak üzere toplam enerjinin % 72’lik bölümünü ithalat ile
karşılamıştır [2]. Türkiye’nin son 10
yıllık dış ticaret dengesi ve enerji ithalatı; 2000-2010
yılları arasında yapılan toplam ihracat 706 Milyar USD, ithalat 1.083 Milyar
USD, ham petrol + doğalgaz + kömür ithalatı 154 Milyar USD olmuştur. 377 Milyar
USD olan dış ticaret açığının % 41’i enerji ihtiyacından kaynaklanmıştır. Son
10 yıllık trend ihracat arttıkça enerji ithalatının arttığını göstermektedir [2].
2.
TÜRKİYE’NİN ELEKTRİK ENERJİSİ DURUMU
Türkiye, 2009 yılında Çin’den sonra
dünyada en çok elektrik enerjisi talep artışı olan ikinci ülke olmuştur. Yüksek
orandaki enerji talebine karşılık enerji arzında şimdi olmasa bile ileriki
yıllarda sorunlarla karşılanması beklenmektedir. Zira Türkiye Elektrik İletim
A.Ş. Genel Müdürlüğü’nün (TEİAŞ) 2009-2018 yılları için yaptığı 10 yıllık
kapasite projeksiyonuna göre; 120
milyar kWh olan linyit ve 130 milyar kWh olan hidrolik kaynaklarımızın tamamı
elektrik üretiminde kullanılsa bile, 2018 yılında yüksek senaryodaki 357,2
milyar kWh’lık talep karşılanamamaktadır [3]. 2018 yılındaki talebin karşılanabilmesi için her yıl 3-4 bin MW’lık bir
ilave kapasite oluşturulmalı ve 4-5 milyar dolarlık yatırım yapılması
gerekmektedir. TEİAŞ tarafından
çalışması yapılan 2018 yılına kadar olan Türkiye’nin elektrik enerjisi arz ve
talep tahmini şekil 1’de gösterilmiştir.
2015 yılına kadar 15 bin MW’lık yeni
projelerin gerçekleşmemesi sonucunda arz sıkıntısının olacağı
belirtilmektedir. Bu nedenle yeterli
destek ve teşviklerle başta hidrolik olmak üzere tüm doğal kaynaklarımızı daha
büyük ölçülerde değerlendirmemiz gerekmektedir.
![]() |
Ülkemiz
elektrik enerjisi üretimine kaynaklar açısından bakıldığında; 2010 yılı sonu
itibariyle şekil 2’de görüldüğü gibi, toplam elektrik üretiminin % 33,1’si
doğalgazdan, % 32’si hidrolik kaynaklardan, % 17,5’u yerli kömürden, % 5,5’u
ithal kömürden, % 4,3’ü sıvı yakıtlardan, % 3,2’si fuel-oil’ den, % 2,6’sı rüzgâr enerjisinden ve % 1,8’i de diğer enerji kaynaklarından
sağlanmıştır. Kamu’nun bu üretimde 2009 yılında sahip olduğu pay % 54,1 iken,
2010 yılında bu rakam % 49,8’e düşerken,
geri kalan % 50,2’lik üretim ise özel sektör tarafından karşılanmıştır [4].

Şekil 2. 2010 Yılında Türkiye’deki Enerji Kaynaklarının Üretime Katkısı
Şekil
3’ de Türkiye kurulu gücünün yıllara göre gelişimi görülmektedir. Türkiye’nin
Kurulu güç dağılımı incelendiğinde özellikle 2000’li yıllardan sonra daha hızlı
bir artışın olduğu görülmektedir. 2009 yılı sonunda 44.761 MW olan Türkiye
elektrik enerjisi kurulu gücümüz 2010 yılı sonu itibariyle 48.591 MW olmuştur. Ülkemiz Avrupa’da Norveç’ten sonra en büyük
hidroelektrik enerji potansiyeline sahiptir. Hidroelektrik potansiyeli bu kadar
yüksek olan ülkemizde 2010 yılı sonu itibariyle 233 adet hidroelektrik santral
elektrik üretimi yapmaktadır. Şekil 4’ de de görüldüğü gibi 2000 yılındaki
hidroelektrik santrallerin kurulu güçleri 11.175 MW ve toplam elektrik üretimi
kapasitesine katkısı 30.878 GWh iken, 2010 yılında ise kurulu güç yaklaşık
15.525 MW’a ve toplam ekonomik potansiyelin de yaklaşık % 40’ına karşılık gelen
40.000 GWh’lık ortalama elektrik üretimi söz konusudur [6].

Şekil 3. Türkiye
Kurulu Güç Gelişimi.

![]() |
Şekil 4. Türkiye Hidrolik Potansiyel Kurulu Güç Gelişimi
3.
FIRAT HAVZASI - KEBAN VE KARAKAYA
HES
3.1.Fırat Havzası
Su
ve toprak kaynaklarınca zengin olan Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Fırat
havzası; ülke ve bölge ekonomisi için çok önem arz etmektedir. Fırat nehri,
Dicle nehri ile birlikte ülkemiz toplam yüzey sularının % 28’ini, bölge ve ülkenin
ekonomik olarak sulanabilir toplam alanının % 20’ sini oluşturmaktadır. Bu
büyük su potansiyelinin belirlenmesi, kaynağın sulama, elektrik enerjisi
üretimi, sel ve kuraklık kontrolü gibi amaçlar içi sürdürülebilir bir tarzda
geliştirilmesine zemin oluşturmuştur.
Fırat
nehri; Doğu Anadolu Bölgesinde 3000 m yükseklikteki dağlık araziden doğan
Murat, Munzur, Karasu ve Peri sularının birleşmesinden meydana gelmiştir. Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden geçip Basra körfezine dökülmektedir.
Ülkemizi terk ettiği Suriye sınırına kadar 128.428 km2’lik bir alanı
kaplamaktadır. Nehir; hidrolik enerji bakımından Türkiye’nin en büyük su
kaynağıdır. Yıllık ortalama akımı 26.654 milyar m3 olup,
sınırlarımızı terk ettiği yerde ise 30 milyar m3’e ulaşmaktadır. Bu
akımın % 80’den fazlası Keban barajının kuzey tarafındaki havzadan gelmektedir
[7].
Ülke
elektrik enerjisi kurulu gücü içindeki payı % 40-45 dolaylarındadır. Havzada;
Keban (1330 MW, 6600 GWh/yıl), Karakaya (1800 MW, 7500 GWh/yıl), Atatürk (2400
MW, 8100 GWh/yıl), Birecik (672 MW, 2516 GWh/yıl) ve Karkamış (189 MW, 652
GWh/yıl) santralleri devreye girmiştir [8]. Bu potansiyele ek olarak birçok
küçük ve orta ölçekli elektrik santrali de Kamu veya özel teşebbüsler
tarafından işletilmekte ve her geçen zaman içerisinde de yenileri devreye
alınabilmektedir.
3.2. Keban Hidroelektrik
Santrali
Keban
Hidroelektrik Santrali (HES), Elazığ’ın 45 km kuzey doğusunda olup Murat ile
Karasu nehirlerinin birleştiği yerden 10 km daha aşağıda, nehrin aktığı en dar
boğazlardan birindedir. 1974 yılında ilk servise giren santral, 4x157,5 + 4x175
olmak üzere toplam 1330 MW kurulu gücündedir. Türkiye’nin 3. büyük
hidroelektrik santrali olan Keban Barajı, yıllık yaklaşık olarak 6.600.000.000
kWh enerji üretmektedir. Şimdiye kadar yapılan maksimum üretim 1982 yılında
8.286.857 kWh, minimum üretim ise 2001 yılında 3.778.538 kWh olarak gerçekleşmiştir. Fırat Nehri, yılın
muhtelif zamanlarında çok farklı bir akım rejimine sahiptir. Ortalama debi 635
m3/sn, kış aylarında 200-300 m3/sn, feyezan mevsimi olan
Nisan ve Mayıs yıllarında ise 2000-5000 m3/s arasında değişmektedir
[8].
Keban
İşletme Müdürlüğü’nün sorumluluğunda olan ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca
işletme hakkı satışı yapılan bölge santralleri şöyledir: 2x85 MW kurulu gücünde
bulunan Özlüce HES (Elazığ), 3x4,8 MW kurulu gücünde bulunan Çağ Çağ HES
(Mardin), 1 x 0,832 MW kurulu gücünde bulunan Kernek HES (Malatya), 2x0,16 MW
kurulu gücünde bulunan Erkenek HES (Malatya), 3x1,5 MW kurulu gücünde bulunan
Derme HES (Malatya) ve 1x0,056 MW + 1x0,060 MW kurulu gücünde bulunan
Çemişgezek HES (Tunceli) ve ayrıca 2011 yılı içerinde üretime geçecek olan 4x
40 MW kurulu gücünde olan Alparslan 1 HES (Muş) [5], [8].
3.3. Karakaya Hidroelektrik
Santrali
Karakaya
HES, Keban barajının mansabında, Diyarbakır’ın Çüngüş ilçesine 25 km mesafede
kurulmuştur. Baraj gölü Keban barajı çıkışından itibaren başlar. Malatya,
Elazığ, Diyarbakır ve Adıyaman il sınırları içerisinde kalır. Santral, 6x300 MW
olmak üzere toplam 1800 MW Kurulu gücü ve yıllık yaklaşık olarak 7.500.000.000
kWh enerji üretimi ile Atatürk HES’ den sonra Türkiye’nin en büyük 2.
santralidir. 1987 yılında ilk üretime başlamıştır [10]. Şimdiye kadar yapılan
maksimum üretim 1998 yılında 9.127.980 kWh, minimum üretim ise 1987 yılında 3.363.530
kWh olarak gerçekleşmiştir. Karakaya HES için minimum debi 212,20 m3/sn,
maksimum debi ise 241 m3/sn’dir [5], [9].
Karakaya
HES tarafından bölgede işletilen bazı santraller bulunmaktadır. Karakaya
İşletme Müdürlüğü’nün sorumluluğunda olan bölge santralleri ise şöyledir: 2x55
MW kurulu gücünde bulunan Dicle HES (Diyarbakır), 2x47.25 MW kurulu gücünde
bulunan Kralkızı HES (Diyarbakır) ve 3x64 + 1x6 MW kurulu gücünde bulunan
Batman HES (Batman) [9].
4.
SANTRALLERİN BÖLGE VE ÜLKE
EKONOMİSİNE KATKILARI
4.1.Keban ve Karakaya HES’lerinin
Üretim Açısından Bölge ve Ülke Elektriğine Katkıları
Keban
ve Karakaya HES’lerinin üretim kapasitesi açısından ülke ve bölge ekonomisine
katkısı oldukça fazladır. Keban HES’in
kuruluşundan 2010 yılı sonuna kadar yaptığı toplam üretim; 223.872.000 MWh’ tır. Karakaya HES’in kuruluşundan 2010 yılı sonuna kadar
yaptığı toplam üretim ise; 177.692.000 MWh’ tır.
Keban
ve Karakaya HES’lerinin son on yıllık üretimleri şekil 5’de gösterilmiştir [8],
[9].


Şekil 5. Keban ve Karakaya HES’e ait son 10
yıllık üretim miktarları (MWh)


4.2.
Keban HES ve Karakaya HES Gölünde Balıkçılık Faaliyetleri
1974 yılından itibaren su tutulmaya başlanan Keban baraj
gölünde, tarım alanlarının su altında kalması sebebiyle bölge halkı arasında
balıkçılık faaliyetleri artmış olduğu gözlenmektedir. Gerek kafes balıkçılığı
ve gerekse de ağ balıkçılığı günümüze kadar gelişme göstermiştir. Keban baraj
gölünde 16 bölgeye ayrılmış vaziyette su
ürünleri avlama kooperatifleri
kurulmuş ve de yaklaşık olarak 600 balıkçı bu işle geçimini sağlamaktadır.
Av balıkçılığının yanında, devlet
tarafından 2010 yılındaki “Hayvancılığın desteklenmesi hakkında uygulama
esasları” tebliği gereğince sağlanan teşviklerden dolayı Keban ve Karakaya
baraj gölünde kafes balıkçılığı son yıllarda çok gelişme göstermiştir. Keban
baraj gölünde 21’i aktif ve 71’ide proje aşamasında olmak üzere yaklaşık 28.500
ton kapasiteli kafes balıkçılığı bulunmaktadır. Karakaya baraj gölünde ise,
58’i aktif 58’ide proje aşamasında olmak üzere yaklaşık 26.500 ton kapasiteli
kafes balıkçılığı bulunmaktadır. Bu kafes balıkçılığında genellikle gökkuşağı
alabalığı yetiştirilmekte olup, bütün bölgeye başta olmak üzere tüm yurda pazarlanabilmektedir.
Bu da bölgeye gerek ekonomik olarak bir katkı sağlamakta ve gerekse de
işsizliği azaltma da önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır [10].
4.3.
Keban Baraj Gölünden Sulama Yapılması
Keban baraj gölünün oluşumundan
sonra, Elazığ Uluova bölgesinde Eyüpbağları Pompa istasyonu ile gölden alınan
su, 11.670 hektarlık bir tarım alanının sulanmasında kullanılmaktadır. Bunun
yanında Elazığ Kovancılar bölgesindeki sulama birliği ise gölden alına su ile
yaklaşık olarak 6.000 hektarlık bir tarım alanının sulamasını yapmaktadır.
Baraj gölü sularından faydalanmak
amacı ile 1993 yılında başlatılan ve henüz inşası devam eden Kuzova sulama
projesinin tamamlanması ile de 29.144 hektarlık alanın sulanması
hedeflenmektedir. Çemişgezek, Sedeftepe ve Serince sulama projeleri de DSİ
Genel Müdürlüğünce hazırlık aşamasında olup, sulama projeleri hayata
geçirildiğinde bölgede büyük bir alanın daha sulanması sağlanacaktır [10].
4.4.
Baraj Göllerinin Bölge İklimine Etkileri
Keban baraj gölü ve çevresindeki
meteoroloji istasyonlarında yapılan ölçümlere göre, göl çevresinde ortalama
hava sıcaklığının 13.3 oC olduğu anlaşılmıştır. Göl çevresinde
Temmuz en sıcak ay, Ocak ise en soğuk aydır.
Elazığ ili ve baraj gölü çevresinde,
baraj gölü oluşmadan önce kışların sert ve uzun, yazların ise nispeten serin
geçtiği görülmekteydi. Ancak, ikliminin Keban ve Karakaya baraj göllerinin
oluşumundan sonra hissedilir bir şekilde değiştiği ve ılıman bir iklime
dönüştüğü görülmektedir. Baraj gölü çevresinde iklimin etkilenmesi sebebiyle,
yağışlar azalmış ve de bunun sonucunda tarımsal faaliyetlerde verim düşmüştür.
Aşağıdaki şekil 7 ‘de Keban barajında su tutulmadan önce (1970-1974 yılları) ve
Keban barajı devreye girdikten sonraki günümüze kadar olan (1975-2010 yılları )
bölgedeki sıcaklık değişimi, şekil 8’de ise bu tarihler arasında Keban barajına
gelen suyun debisi grafiksel olarak verilmiştir [8], [11].


Şekil 7. Yıllara göre bölgedeki sıcaklık değişimi. Şekil 8. Keban barajına gelen suyun debisi.
Ülkemizde
her yıl yaklaşık % 8 artan enerji talebinin karşılanabilmesi için özellikle
yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru bir yöneliş gösterilerek kaynak
çeşitliliği oluşturulmalıdır. Halen dünyada enerjinin bel kemiğini oluşturan
fosil kaynaklı yakıtlar gün geçtikçe hem tükenmekte, hem de fiyatları sürekli
artan bir eğilim sergilemektedir. Ülke elektrik üretiminde doğalgaza
bağımlılığımız düşünüldüğünde, elektrik enerjisi üretimimizin dışa
bağımlılıktan kurtarılarak talebin kesintisiz, güvenilir ve düşük maliyetlerle
karşılanması zaruret haline gelmiştir. Arz güvenliğimizin sağlanması; yeterli
miktarda bulunan hidrolik enerji başta olmak üzere tüm yeni, yerli ve
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ile mümkün olabilmektedir.
Fosil
kaynaklara alternatif yenilenebilir enerji kaynakları ve özellikle hidrolik
enerji potansiyeli, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde yoğunlaşmaktadır.
Doğu Anadolu Bölgesi’ nin su ve elektrik enerjisi potansiyeli; ülke gayri safi
milli hâsılasına her yıl milyarlarca dolar katkıda bulunulmasını sağlayarak,
bölge insanı yanında ülke insanının da refah ve gelir düzeyini artırmada
yardımcı olmaktadır. Zira Keban ve Karakaya santrallerinin ülke ve özellikle
bölge ekonomisine çok büyük katkıları bulunmaktadır.
Sadece elektrik enerjisi olarak kuruluşundan beri Keban HES’in 223.872 GW,
Karakaya HES’in ise 177.692 GW üretimde bulunmuştur. Bu üretimlerin kWh satışı
20 kuruş (13-14 cent) olarak hesaplandığında; ülke elektrik enerjine Keban HES
için ortalama 30 milyar USD, Karakaya HES için ise ortalama 23 milyar USD getirisi olmuştur. Bu gelir; ülke
dış ticaret açığının daha çok artmasını engellediği gibi enerji arzımız
açısından da çok önemlidir.
Keban baraj gölünden sağlanan su ile
tarım alanlarında üretim artışları sağlanmış olup, bölge halkına istihdam
sağlanarak ekonomiye de bir nebze canlılık gelmektedir. Aynı zamanda baraj gölü
etrafındaki illerde balıkçılık yapılarak, Doğu Anadolu Bölgesi’nin balık
ihtiyacının büyük kısmı bu gölden sağlanılmaktadır. Ayrıca su turizmi açısından
Atatürk baraj gölünde, her yıl yapılan geleneksel su sporları şenlikleri,
ileriki yıllarda Keban baraj gölünde de yapılarak, bölgeye ekonomik ve sosyal
açıdan bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
6.
KAYNAKLAR
[1]
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), “World
Energy Outlook 2009”.
[3] Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) raporları
[4] Türkiye Elektrik İletim A.Ş.(TEİAŞ), “2009-2018 Yılları Üretim Kapasite
Projeksiyonu ”, www.teias.gov.tr
[5] Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) Genel
Müdürlüğü Yıllık Faaliyet Raporu, 2010,www.euas.gov.tr
[6]
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK),
www.epdk.gov.tr
[7]
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ), www.dsi.gov.tr
[8] EÜAŞ
Keban HES Faaliyet Raporu, 2010
[9] EÜAŞ Karakaya HES Faaliyet Raporu, 2010
[10] DSİ 9. Bölge Müd. Keban Su
Ürünleri Şube Müdürlüğü.
[11] Keban Meteoroloji İstasyon
Müdürlüğü.
Not: Bu makale 2011 yılında Güneydoğu Anadolu Enerji Formunda Bildiri olarak yayımlanmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
ENERJİ DEPOLAMA SİSTEMLERİNİN ÇEVRESEL VE EKONOMİK ETKİLERİ
Giriş 21. yüzyılın başından itibaren artan enerji talebi, fosil yakıt rezervlerinin sınırlılığı ve iklim değişikliğinin yol açtığı küres...
-
Hidrolik Su Türbinlerinde Suni Dolgu Malzeme Kullanılarak Kavitasyon Onarımı Kavitasyon; su zerreciklerinin çok büyük bir hız...
-
Yrd. Doç. Dr. Aydın ÇITLAK* e-mail: acitlak@firat.edu.tr Mak. Yük. Müh. Mücahit SAV** e-mail: mucahit.sav@euas.gov.tr * Fırat...
-
ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİMİZ Mücahit SAV - Mak. Yük. Müh. ...