Yerli kömür: Teşviklesek de mi yaksak? Yoksa geleceğe
mi saklasak?
Türkiye son 15 yıllık
dönemde enerji yatırımlarında, ağırlıklı olarak da özel sektör yatırımlarıyla
hızlı yol aldı. Günümüzde tüketim talebindeki artış, üretim
kapasitesindeki büyümenin gerisinde kaldığı için de elektrikte bir arz fazlası
ortaya çıkmış durumda. Yapımı devam eden santrallerin peş peşe devreye
girmesiyle bu arz fazlası bir süre daha devam edecek gibi görünüyor.
Ancak Kurulu kapasitedeki
bu arz fazlası, Türkiye’nin bir diğer makroekonomik meselesi olan enerjide dışa
bağımlılık sorununa çare olamıyor. Bir kere zaman zaman değişmekle birlikte
elektrik üretiminde doğalgazın payı yüzde 40’ye yakın. Tamamına yakını ithal
edilen doğalgazın yaklaşık yüzde 60’ı da tek ülkeden, Rusya’dan alınıyor. Bu
ise konuyu daha da içinden çıkılmaz bir hale sokuyor. İşte bu çıkmazdan
kurtuluş için yerli enerji kaynaklarının daha fazla devreye sokulması
benimsenmiş durumda. Rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle gibi yenilenebilir
kaynaklara yönelik yatırımlar konusunda pek bir tartışma yok. Ancak mesele
yerli linyit kömürlerinin dışa bağımlılıktan kurtulmak için daha fazla
değerlendirilmesine gelince iş ciddileşiyor.
DÜNYA Gazetesi ve Enerji
Günlüğü, Türkiye’nin önde gelen bazı enerji oyuncularının üst düzey
temsilcileri ile kömüre dayalı elektrik yatırımları konusundaki uzmanları bir
araya getirerek konuyu masaya yatırdı. Konu başlığı yerli kömürün
değerlendirilmesi olsa da toplantıda tüm enerji kaynaklarının durumu da kömürle
ilişkisi oranında gündeme geldi. Toplantıdan çıkarılabilecek, birbirleriyle de
çelişebilecek ana fikirler şöyle:
● Türkiye, yerli linyitini
bir şekilde değerlendirmeli.
● Mevcut arz fazlası,
yenilenebilir kaynaklar dışındaki elektrik üretim yatırımlarını cazip olmaktan
çıkardı.
● Yerli linyite dayalı
elektrik üretim yatırımı teşviksiz zor.
● Yerli kömüre, piyasa
bozucu etkilerden arındırılarak destek verilmeli.
● Yerli kömür uzun vadede
ihtiyat olarak saklanabilir, temel prensip en ucuz kaynaktan elektrik üretmek
olmalı.
● Türkiye, enerjide yatırım
ortamını güvenilir kılmaya devam etmeli, yarı yolda kural değişmemeli.
● Türk girişimciler yurt
dışında maden sahaları alıp burada üretecekleri yüksek verimli kömürleri
Türkiye’de elektriğe çevirmeli.
● Havza bazında projeler
geliştirilip yerli kömürden daha düşük maliyetle elektrik üretilmeli.
● Yerli linyite uygun,
çevreyle de uyumlu yerli santral tasarımları geliştirilmeli.
Bu görüşlerin her birinin
kendi içinde doğruluk payları olduğu kesin. Ancak sonuçta ortaya tek bir çözüm
yolu çıkarılıp uygulanması gerekiyor. Hem meselenin daha iyi anlaşılmasında,
hem de en doğru çözüm yolunun bulunması arayışında, Yuvarlak Masa toplantısında
dile getirilen görüşlerin yararlı olacağını düşünüyoruz.
Mehmet KARA
Sektörün önde
gelen isimleri, enerjide dışa bağımlılığın ilacı olarak gösterilen kömürü
konuştu:
Enerjide kaynak tercihi
ihracatımıza ket vurabilir
Arkın Akbay -
TURCAS Petrol A.Ş. Operasyonlar Direktörü
COP21 Paris Anlaşması ve
öncesindeki görüşmelerde finansman kuruluşlarının özellikle yüksek verimli
ultra süperkritik kazanlara sahip olmayan kömür projelerini desteklenmemesi
görüşü öne çıktı. Bazıları da yeni inşa edilecek kömür yakıtlı elektrik
santrallerine hiç destek vermemeyi savundu. Türkiye ihracata dayalı bir
kalkınma modeli uygulamak istiyor. Bizim elektrik fiyatları megavat saat (MWh)
başına 40-45 dolar seviyesinde. Gelecekte Avrupa pazarına mal satarak kâr etmek
istiyorsak hem fiyat ve dolayısıyla maliyet hem de standart olarak rekabet
edebilir olmalıyız. Avrupa Birliği tüm ağırlıklı portföyünü yenilenebilir
enerjiye geçirince “Bana sattığın enerji yenilenebilir kaynaktan üretilmiş
olmalı” derlerse ne yapacağız? Yenilenebilir kaynağa yıllardır yaptıkları
yatırımlarla elektrik maliyetleri bizim elektrik maliyetlerimizin altında
seyredecek, o zaman en büyük ihracat pazarımızda rekabetçi olabilecek miyiz? Bu
yüzden yüksek verimli santral yapıp bunların kapasite kullanımını artırmak
zorundayız. Yerli linyit ile çıkabileceğimiz maksimum brüt verimlilik yüzde
38-39’dur. 1.100 ila 1.400 kilokalori/kg’lik kömürle bu verim ne kadar
artırılabilir? Yatırım yapmak için gelecekteki fiyatları öngörebilmeniz
gerekiyor, satın alma garantili projeler talebin tamamına cevap veremeyeceğine
göre onlar sebebiyle azalan piyasa hacmi yeni yatırımcılara hangi mesajı
taşıyacak? Rekabetten uzaklaştıran satın alma garantisi verim artışı için nasıl
bir teşvik oluşturacak?
Türkiye’de bir birim kömür
için çıkartılan toplam toprak hacmi maliyetleri ortalamanın oldukça üzerinde.
Almanlar kendi sahalarında yatırımlarını dekapajı en yüksek olan alanlardan
başlatmış. Şimdi sıfıra yakın dekapajla kömür çıkartıyorlar ve birim
maliyetleri çok düşüyor. O yüzden Almanya’nın elektrik üretiminin yüzde 44’ü
kömürden elde ediliyor. Sistemin baz yükünü ortalama 3.000-3.500 kcal/kg’lık
kömür taşıyor. Biz ise dünyada rekabet edebilmek için bu ısıl değere yerli
kaynak diye teşvik vermek istiyoruz ama bu durumun piyasada bir verimsizlik oluşturmasının
da önüne geçmemiz gerekiyor. Rekabetçi piyasanın değer oluşturması gerekirken,
satın alma garantili projeler rekabetin oluşturacağı etkiyi düşürüyor.
Hâlihazırda verimi daha yüksek enerji üreticileri varken, yerli kaynak değil
diye üretim portföyünün dışında bırakılması, nihayetinde sisteme bir maliyet
getirecek ve bu maliyeti ya devletimizin hazinesi ya da son tüketici taşıyacak.
Burada oluşturduğumuz
toplam kısa, orta ve uzun vadeli değeri derinlemesine düşünmekte büyük fayda
var. Enerjide dış kaynağa bağımlılığın önüne geçmeyi başka bir şeyin pahasına
yapıyorsak, bunu farklı yöntemlerle daha ekonomik hale getirebiliriz, her zaman
teşvikle kontrol altında bir piyasa yapısı olumlu sonuç yaratmayabilir.
Önümüzde alım garantili yap işlet ve yap-işlet-devret örnekleri bulunuyor,
elektrik piyasasının gelişimine 20 yıl ket vurmuş bir arz güvenliği
hikâyesidir. Enerji yatırımcıları doğal olarak kendi operasyonel karlılığına
odaklanacak şekilde verimli ve uygun maliyetli yatırıma yönelecektir. Kamu
yönetimi ise, bütün sektörlere bakıp ülkenin toplam pastasını büyütmeye
yönelir. Toplam refahı artırmak hedefini güder. Herhangi bir kaynağa odaklı
değil, çeşitlendirilmiş alana yayması beklenir, doğalı da bu. Bizim de vatandaş
olarak talebimizin de bu olması gerekir. Hangi alana yatırım yapacağımızın
riskini almak bize düşer. Oyun kurallarının maçın 89’uncu dakikasında değişirse
buradan yatırımcılar çok ciddi şekilde hem yara alarak çıkarlar hem de bir
sonraki yatırımı yaparken ülkeye olan güveni sorgularlar.
Yerli linyite yerli tasarım
şart
Haluk Direskeneli
- ODTÜ Mezunları Derneği Enerji Komisyonu Üyesi, Enerji Günlüğü Köşe Yazarı
Yerli kömür yakma konusunda
seçtiğimiz teknolojilerde ciddi tasarım sıkıntıları var. Son yatırımlar daha
çok dönüşümlü akışkan yatak teknolojisiyle yapılıyor. Bu seçimin ucuz finansmanı
var. Ancak ben son zamanlarda düzenli, kesintisiz, sorunsuz çalışan bir termik
santral kazanı görmedim. Kullandığımız yerli linyit kömürünün kalorifik değeri
çok düşük. Bazı santraller ön işlem ile linyitin içindeki su oranını düşürerek
böylece kalorifik değeri yükselterek çalışabiliyorlar. Bazı kömürlerin su oranı
yüksek bazılarının kül oranı yüksek. Bu duruma göre çalışma yapılması
gerekiyor. Ama ortada, devamlı kesintisiz yüzde 100 kömürle yanan bir santral
görmüyoruz.
İthal kömürü ben her zaman
bir kumar olarak gördüm, fiyatlar devamlı dalgalandığı için. Ama ithal kömürü
maliyetinde satın alırsanız, o zaman kumar ortadan kalkıyor, yani
yapabiliyorsanız getirin yakın, itirazım yok. Eğer şu anda iyi fiyata
alıyorsanız, iyi fiyata getiriyorsanız getirin yapın, kullanın, teknoloji de
var. Bunu mümkün olduğu kadar yerli teknolojiyle yaparsanız daha iyi olur.
Yerli yatırım olursa, yerli finansman olursa, yerli çalışan olursa, yerli
istihdam olursa buna çok çok seviniriz. Linyit kullanımına da bir itirazım yok.
Siyasi iradeden, en üst seviyeden bir destek geldi. Bunu yerli yapalım, yerli
linyit kullanalım dediler. Böylesine bir desteği de aldıktan sonra yerli kömürü
eğer kullanabiliyorsanız, yani yakma teknolojisini doğru dürüst
yapabiliyorsanız, temiz kömür teknolojilerini uygulayabiliyorsanız, toz tutma
filtreleri, kükürt tutma sistemleri varsa, niye olmasın?
Ama iş yatırım teşviğine gelince
bizim coğrafyada her türlü teşvik itina ile suistimal edilir. Yani eğer teşvik
veriyorsanız bunun kaçarı yok, hangi iktidar gelse bu böyle. O yüzden, hiç bir
şekilde teşvik olmasın derim. Yani normal standart teşvik neyse onları verelim
ama özel teşvik olmasın, derim. Çevre normlarından muafiyet de bir teşvik,
muafiyeti de çok yanlış görüyorum. İhale sırasında verilen fiyatların içine
muafiyet için gerekli çevre ekipmanları ve yatırım masrafları da maliyet olarak
girdi. Niye bu fiyatlar harcanmıyor? Bu masraflar, harcamalar niye yapılmıyor?
Çevre normlarından muafiyet olmamalı. Kamu gerekli yaptırımları uygulamalı,
derim.
Çevre muafiyetsiz yeni
linyit yatırımı imkânsız
Mehmet Aslan -
Yatağan Termik Santrali Eski Teknik Müdür Yardımcısı
Türkiye enerji fakiri bir
ülke. Petrol yok, doğalgaz yok. Ama ülkenin her yanında linyit var. Batılılar
3-4 bin kaloriye düşük kalorili linyit diyorlar. Biz ise o rakamları görünce
şapkayı havaya fırlatıyoruz. Batı bölgelerimizdeki linyitlerin kalorisi 2 bin
civarı. Bu seviye ile ilgili çok büyük bir sıkıntı yok. Zaten oraların hemen
hepsine santral yapılmış durumda. Bu santrallar sayesinde 1986’da toplam elektrik üretiminin
yüzde 41’i linyitten karşılanmış. Bu muazzam bir oran. Şimdi yüzde 13’lerde. Bir
de Afşin benzeri düşük kalorili (1000 kCal/kg, %50 nemli) rezervler var.
Anlaşılan şu anda tartışılmakta olan bu tip kömürler. Afşin’de 2 büyük santral
olmasına rağmen yeni santrallar için yeterli kapasite var. Ayrıca yeni
rezervler bulunuyor, Konya Karapınar gibi. Ancak bu rezervlerin elektrik
üretiminde değerlendirilmesi çok da kolay değil.
Neden? Şu anda Türkiye’de
rekabetçi piyasa açısından çok büyük çelişki teşkil eden bir konu var. O da
çevre konusu. 70’li
yıllarda linyit santralleri yapılırken, değil Çevre Bakanlığı, Çevre
Müsteşarlığı dahi yoktu. 1983’te ilk Çevre Kanunu, 1986’da ilk Hava Kalitesinin
Korunması Yönetmeliği çıktı. İlk limitler de orada belirlendi. Kükürtdioksitte
1000 mg/m3 sınırı kondu. İlginçtir, bu limitlerin belirlenmesiyle
devletin sahip olduğu santraller bir gecede illegal ilan edilmiş oldu. Hâlâ
da öyle. Çünkü baca gazı arıtma tesisleri yapılmadı. Bu çok anlamsız. İnsan
altından kalkabileceği işe girer. Şu anda kömür santrallerinin önemli bir
bölümü o bin miligramlık sınırı bile sağlamıyor. Tunçbilek’te kükürtdioksit
emisyonunun 9500 mg/m3 olduğu resmi belgede açıkça yazılıyor. Bu
böyle iken 2010 yılında kabul edilen bir yönetmelikle kükürtdioksit limiti 5
kat daha aşağıya, 200 mg/m3’e çekildi. Bu çok trajikomik bir olay.
Bir yanda eski santrallar, özelleştirilse dahi geçerli olan bir kanunla
emisyonlar açısından tamamen serbest bırakılırken, yeni santral yapacak
yatırımcıya 200 mg/m3 limiti dayatılıyor. Bu olacak şey değil.
Olmuyor da zaten. Bu şartlarda 1100 kalorilik linyitin termik santrallerde
değerlendirilmesinin imkânsız olduğunu düşünüyorum.
Madem özelleştirilen
santralların rehabilitasyonundan bahsediyoruz, biraz da çevre konusundan
bahsedelim. Santralları alan şirketlerin şartnameye göre birtakım
yükümlülükleri var, 2 sene içinde çevre iznini alma yükümlülüğü var. Baktılar
olacak gibi değil, yeni bir kanunla bunu 2018’e kadar uzattılar. Ben de
düşünüyorum, bir açıdan doğru, uzatmak lazım. Çünkü o baca gazı arıtma yatırımı
2 senede olacak bir şey değil. Tamam da, santralların devredilmesinden bu yana
3 sene geçti, şu anda bitirmek bir yana bu yatırıma başlayanını bile duymadım. 2018’e
ne kaldı? Demek ki muafiyet yine uzatılacak. Çünkü kanunda kapı aralık
bırakılmış, “Bakanlar Kurulu bu süreyi 3 yıl daha uzatabilir” deniyor. Ama yeni
yatırımcı 200 mg/m3 limitini taahhüt etmeden ne ÇED alabiliyor, ne
de yatırıma başlayabiliyor. Şimdi bunun neresi serbest piyasa, neresi serbest
rekabet? O zaman yeni yatırımcıya da muafiyet verilsin. Başka türlü düşük kalorili
linyite santral yatırımı filan olmaz. Kişisel kanaatim mevcut ekonomik ve çevresel koşullarda
linyit santrallarına yatırım yapılmasının mümkün olamayacağı yönünde. Zaten bu kanaatim yaklaşık son 15 yıllık serbest
piyasa döneminde ispatlanmış bulunuyor.
Linyitimiz kaçmıyor şimdi
en ucuz kaynağı kullanalım
Mustafa Eskiçırak
- Cengiz Elektrik Genel Müdürü
Şebekeyi düzgün işletmek
için yüksek kalorili kömüre ihtiyaç var. Türkiye gibi linyit temelli tesislerle
şebekeyi kömürle işletemezsiniz. Bunu doğalgazla desteklemek zorundasınız. Bir
yandan da yenilenebilir enerjinin desteklenmesi de gerekiyor. Yerli linyit
kullanmak sanıldığı gibi cari açığı düşürmüyor. Yerli kömür santrali için
yapacağınız yatırım maliyeti, yakmak için harcanan ilave yakıtlar, dekapaj için
harcanan mazot da cari açık olarak geri dönüyor. Yenilenebilir enerji için de
yatırım maliyetleri bakımından benzer durumlar geçerli. Bizim hedefimiz
Türkiye’nin enerji ihtiyacını en ekonomik şekilde karşılamak olmalı. Ana kaynak
olarak kullandığımız ürünün minimum maliyetle karşılanması gerekiyor. Yerli
kömür çıkarmak Türkiye’de hiçbir dönemde ekonomik değildi. Şimdi de değil.
Yüksek dekapaj maliyetleri, sağlıklı ve sürekli işletme yapamamak bunda etkili
oluyor.
Dünyadaki gaz fiyatlarında
yaşanan düşüş, doğalgazı yakın gelecekte daha ekonomik yapıyor. Yerli kömür
zaten bizde, bir yere gitmiyor. Ucuz olan kaynağı önce tüketmek gerekiyor.
Petrol ve gaz fiyatları çok yükseldiği zaman yerli kömür onların yerine tekrar
geçebilir acele etmeye gerek yok. Evet, bugünkü şartlar ekonomik göstermiyor
doğru. Hatta doğru yakıta gitmemiz gerektiğini söylüyoruz ama yani linyit de
bir bela değil. Yatırımı yapılmış devrede olan linyitten elektrik üreten
tesislerin üretimlerinin durması da ekonomik değil, bu ülke ekonomisi için de
kayıp olacaktır. Esas olan yeni linyit tesislerinin yeni yatırımların
yapılmasının ekonomik olmayışıdır.
Elektrik üretim
kaynaklarının maliyetleri dünyada çok hızlı değişkenlik gösteriyor. Bir dönem
(2010 -2011) ithal kömür bile çok maliyetli bir kaynaktı son 4 yıl için çok
uygun maliyetli bir kaynak oldu. Aynı örnek belirli dönemlerde doğal gaz için
de verilebilir; son yıllardaki doğalgaz fiyatları elektrik üretimini neredeyse imkânsız
hale getirdi.
Geleceğe baktığımızda ise
dünyada gaz üretimiyle ilgili çok değişik şeyler oluyor. Ülke olarak gerçek
anlamda doğalgazın transportunu sağlayabilirsek 3-4 yıl içerisinde belki de en
uygun kaynak doğal gaz olabilecek. Fakat yazık ki tesis edilmiş birçok doğalgaz
üretim tesislerini kapatmak zorunda kaldık ve kapatmaya devam ediyoruz. Benim
şahsi görüşüm özelleştirme ihaleleri, sektör için büyük bir fiyaskodur çünkü
sektörün içine, olmayan bir yatırım maliyeti girmiştir. Özelleştirme
ihalelerinde bu rakamlara çıkılması, bu rakamlarla devredilmesi, bunların
irdelenmemesi büyük bir hata.
Peki, bu olduktan sonra ne
yapacağız, bu tesisleri kapatacak mıyız? Bu santralların çalışması gerekiyor.
Ama bunu piyasanın diğer aktörleri üzerine de yüklenerek gerçekleştiremeyiz.
Bütün piyasa yap işlet devret santrallerin yükümlülüklerinin bitip gerçek
serbest piyasayı beklerken teşviklerle diğer taraftan yeni yap işlet devret
santraller oluşturmamız doğru değil.
Yerli kömürü
dışlamak ileride sıkıntılar yaratır
Murat Kirazlı - AKSA
Elektrik Genel Müdürü
Son 10 yılda gerçekleşen
elektrik üretim yatırımlarının hepsinin fizibilitesinde enerji satış fiyatı
kaynaklı çok ciddi sapmalar var. Burada tek istisna yenilenebilir enerji
yatırımları. Kömür yatırımlarına ilişkin sorunların gündemde daha fazla yer
tutmasının nedeni ise hem yerli kaynakların etkin kullanımı konusundaki hassasiyet,
hem de dolar bazlı beklenen enerji fiyatlarına paralel olarak teklif edilen
yüksek özelleştirme bedelleri. Temel mesele serbest piyasadaki TL cinsinden
elektrik fiyatlarının, döviz bazında yapılan üretim yatırımları ve yine yabancı
para bazında ödenen özelleştirme bedellerinin geri ödemeleri için
sürdürülebilir olmaktan çıkması. İthal kömürle ilgili bugünün şartlarına
odaklanmak yanıltıcı olabilir. Şu anda ithal edilen buhar kömürünün fiyatı 4-5
yıl öncesine göre üçte bir seviyesinde. Bugünkü ton başına 50 dolarlık
maliyetin tekrar 100-150 dolara geldiği bir ortamda tartışma farklı bir yere
gelecektir. Şunu da gözden kaçırmayalım bugün ithal bir kaynak olan doğalgaza
ve her türlü yakıt kaynağına (fuel-oil, motorin, benzin, vb.) ÖTV uygulanırken
yine ithal edilen kömüre ise hiçbir vergi uygulanmıyor. Bugün tekel konumundaki
Botaş’ın gaz satış fiyatı Gazprom’un satış fiyatının çok çok üstünde. Bahsi
geçen geçiş dönemi farklılıklarının düzeltilmesi durumunda bugünün cazip
gözüken ithal kömür yatırımları ile başarısız gözüken doğalgaz santrali
yatırımlarının bu unvanlarının yer değiştirmesi sürpriz olmaz. Şu anki
fiyatlarla yerli kömürün fizibıl olmadığına vurgu yapmak da doğru değil. Çünkü
şu anki piyasa projeksiyonlarına göre zaten hiçbir yeni yatırım fizibıl değil.
Yeni yatırımlardaki azalmadan da bu görülüyor.
Yerli kömür rezervlerimizin
desteklenmesi yanlış değil. Özel sektörün kömür yatırımına yönelmek yerine
fiyatı dolar bazında sabit ve şu andaki piyasa fiyatlarına göre yaklaşık yüzde
70 avantajlı olan yenilenebilir kaynaklı enerji yatırımlarına ağırlık verilmesi
kaçınılmaz. Ama enerji arzının kesintisiz olarak sağlanması ancak baz yük
santrallerle olacaktır. Baz yük kabul ettiğimiz gaz santrallerinin her geçen
gün operasyonlarını durdurma kararı alması ve kömür santralleri gibi yeni baz
yük santral yatırımlarının fizibilite çekincelerinden dolayı gerçekleşmemesi
ileride ülkenin enerji arz güvenliğini zora sokacak boyutlara ulaşabilir.
Geçtiğimiz 10 yılda 40 bin
MW’lik yeni kapasite devreye girerken bunun sadece 1300-1400 MW’lık kısmı yerli
kömür. Şimdiye kadar yeni bir kömür projesinin 6-7 yıldan önce tamamlandığını
görmedik. Bugünden fizibiliteler yüzünden yerli kömürü dışlanması ileride dış
kaynak bağımlılığı yaratması bakımından sıkıntılı olabilir. Yerli kömürle
ilgili doğru bir havza planlaması yapılıp piyasa ile entegre bir teşvik
mekanizmasıyla yerli kömür desteklenmesi bence ülke için gerekli. Muhtemelen bu
hamleler gelse bile önümüzdeki 10 yıllık süreçte yerli kömürün kurulu güce
ilave katkısı 4-5 bin megavatı geçmeyecektir. İşin bir de istihdam bacağı var.
1000 MW’lık bir yerli kömür santrali yatırım aşamasında yaklaşık 10 bin kişiye,
madenin de işletmesiyle birlikte işletme sürecinde yaklaşık 3 bin kişiye iş ve
aş demektir. Madenin olduğu bölge halkı için iş demektir. Sosyal güvence
demektir. Yeni baca gazı arıtma sistemleri ile çevre dostu yatırım demektir.
Enerji üretimi dışında hiçbir şekilde ekonomiye kazandırılması mümkün olmayan
yerli bir kaynağın ülke ekenomisine hem de istihdam oluşturarak kazandırılması
demektir.
Yerli linyit kaynaklarının
piyasa yoluyla, bunun mümkün olmadığı durumlarda da teşvik mekanizmalarıyla
sisteme alınmasının ülkenin geleceği için mantıklı olacağını düşünüyoruz Sadece
parasal teşvikten bahsetmiyorum. Daha farklı bir planlamayla, yani tekil olarak
sahalara çıkıp, rödovans ihalesi yapılıp, gayri mantıklı bir şekilde inanılmaz
rakamlar çıkıp sonra projelerin başlamadan ölmesi değil. Yatırımın da
birleştirilip, belki kamu özel ortaklıklarıyla farklı metodolojilerle yerli
kaynakların elektrik piyasalarına kazandırılmasının önemli olduğunu
düşünüyorum.
Zor günlerde kömür iyi bir
alternatif olur
Dr. Nejat Tamzok
- Enerji Günlüğü Köşe Yazarı
Kömürün temiz bir yakıt
olduğunu söyleyemeyiz. Ancak, dünya yine de kömür tüketmeye devam ediyor.
Bugün, kömür, küresel enerji tüketiminin yüzde 30’unu, elektrik üretiminin ise
yüzde 40’ını karşılıyor. 2000 yılından bu yana dünya kömür tüketimi iki katına yükseldi.
Tüketim artışının önemli kısmı, başta Çin olmak üzere Güneydoğu Asya
ülkelerinden kaynaklanmakta. Ancak, gelişmiş ülkelerin de kömürü terk
ettiklerini söyleyemeyiz. Örneğin ABD, kaya gazına hücum sonrasında kömür
tüketimini azalttı. Ancak üretmeye devam ediyor ve fazlasını başka ülkelere
satıyor. Avrupa’daki kömür tüketiminin gerilemesinin ardında, her zaman çevre
duyarlılıklarının ya da yenilenebilir kaynaklara yönelmenin bulunduğu da doğru
değil. Avrupa
ülkelerindeki kömür rezervlerinin giderek tükenmekte oluşu ve buna bağlı olarak
maliyetlerdeki artışların da söz konusu gerileme üzerinde etkili olduğunu
bilmemiz gerekir.
Paris İklim
Zirvesi’nde sanki bir oyun oynandı. Ortaya çıkan anlaşmanın ciddi bir yaptırım
gücü yok. Anlaşmayı, büyük ölçüde ABD ve AB şekillendirdi. Ancak, bu ülkelerde
karbon emisyon oranlarının zaten gerilemekte olduğunu biliyoruz. Bu nedenle,
emisyon azaltım taahhütlerini yerine getirmek için çok fazla çaba
göstermelerine gerek olmayacak. Çin dahil
diğer gelişmekte olan ülkeler de anlaşmaya çok fazla itiraz etmediler. Ancak,
bu ülkelerin, küresel rekabette geride kalmaya razı olup enerji politikalarını
değiştireceklerini düşünmüyorum. Netice olarak, Paris’te, kömürden vazgeçmeye
yönelik güçlü bir işaret göremedim.
İthal kömüre dayalı santral
projeleri konusunda çok dikkatli olmak gerekir. Yerli kömürden vaz geçerek
ithal kömüre ağırlık verecek bir politikanın sonuçları çok da hayırlı
olmayabilir. Birkaç yıl sonra ithal kömür fiyatları yeniden yükselişe
geçtiğinde, söz konusu politikanın dönüşü olmayacaktır. Yerli kömürün
maliyetini doğru hesaplamak gerekir.
Afşin-Elbistan A Termik
Santrali Projesi’nin santral tarafı başlangıcından itibaren hep problemli oldu.
Ancak, madencilik tarafındaki maliyetlerin düşük olduğu görülecektir. Bu durum,
Türkiye’deki kömüre dayalı santral projelerinin çoğu için geçerlidir. Yani,
eğer projenizi düzgün yapmış ve santralinizi de yakıta uygun tasarlayıp
kurmuşsanız yerli kömürden uygun maliyetlerde elektrik üretmeniz her zaman
mümkündür. Son yapılan özelleştirmeler ya da rödevans ihaleleri sonrasında bu
projeler için çok yüksek elektrik üretim maliyetleri ortaya çıktı. Ancak
bunların asıl nedeni, ihalelerde teklif edilen akıl almaz yüksek ve irrasyonel
fiyatlar.
Aslında, Türkiye’de 2006
yılından sonra uzun bir süre yerli kömüre dayalı santral işletmeye alınmadı. 10
yıl aradan sonra yeni 3 santral daha bu yıl devreye girebildi. Ancak bunların
kurulu gücü ise toplamın sadece yüzde 1’i düzeyinde. Yerli kömüre dayalı
santrallere bir hücum olduğundan bahsedemeyiz tabii. Ama doğru teknolojiyle ve
yüksek çevre ve iş güvenliği standartlarında çalışacak yerli kömür
santrallerinin her şeye rağmen Türkiye için ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Ancak, pratikte çok sayıda kötü örnek var ve bu örnekler yeni santral
yatırımlarının önündeki en büyük engellerden birini oluşturuyor.
Türkiye, enerjide dışa
bağımlılığını bir ölçüde olsun azaltabilmek amacıyla yerli kömürlerinden daha
fazla yararlanabilme imkânlarını, yeni bir idari yapılanma ve planlama
anlayışıyla bulabilir. Böylelikle, yerli kömürler, belki Türkiye’nin ithal
enerji bağımlılığı için artık tam bir kurtarıcı olamaz, ama en azından zor
günlerimizde önemli bir alternatif olabilir.
Elektrikte arz fazlasını
yönetmemiz gerekiyor
Sinan Ak - Zorlu
Enerji Genel Müdürü
Geçtiğimiz
10 yılda yatırımcılar hem ülke ekonomisindeki büyüme tahminlerini dikkate
alarak, hem de enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji gibi konulardaki
gelişmeleri gözeterek Türkiye’nin kurulu gücünün iki katından fazla büyümesini
sağladılar, sağlamaya da devam ediyorlar. Ancak beklenen talebin
gerçekleşememesiyle arz fazlası oluşmuş durumda. Bugün işte sistemdeki bu arz
fazlasını yönetmemiz gerekiyor. Keza önümüzdeki dönemdeki yatırımlara
baktığımızda, mevcut enerji arz fazlalığı, gelecek beş yıl boyunca devam
edecek. Hali hazırda 9 bin MW’ye yakın baz yük santralleri önümüzdeki 2 yıl
içinde devreye girecek. Ayrıca bugün 8-10 bin MW’lık yenilenebilir enerji
santrali devreye girecek. Bir başka deyişle 90 bin MW’ın üstünde bir kapasite
devrede olacak. Bugün 90 bin MW’ın üzerine ilave olarak yapılacak yatırımlar
kararlarını şekillendirebilmek için yeterli vaktimizin olduğunu düşünüyorum.
Dünyadaki trendleri inceleyerek rasyonel yatırım kararlarını alınabilmesinin
mümkün olduğunu düşünüyorum. Özellikle güneş ve pil teknolojilerindeki
gelişmelerin yakından takip edilmesini bu anlamda önemli buluyorum.
Bununla birlikte gelecek 10
yıllık süreçte, cari açığın en önemli kalemlerinden enerji açığının kapatılması
için yenilenebilir, nükleer ve yerli kömür santrali yatırımları öne çıktı.
Ancak düşük vasıflı, düşük kalorili yerli kömür yatırımlarının üretim maliyeti
yüksek. Aynı zamanda linyit santrallerinin verimliliği de çok düşük. Alternatif
olarak ithal kömür santralleri her ne kadar günümüzde daha ucuza elektrik
üretebiliyor olsa da, kömürün sadece tek ülkeden ithal edilmesi aynen bugün
doğalgazın Rusya’dan ithal edilmesindekine benzer sorunlarla karşılaşmamıza yol
açabilir. Dolayısıyla kömür ithalatında da, tek bir ülkeden ziyade, çeşitli
kaynaklardan alım yaparak, kaynak çeşitliliğini sağlamak önemli.
Aynı şekilde önümüzdeki
dönemde doğalgazın ithalatında da çeşitlendirmeye giderek Doğu Akdeniz ve Kuzey
Irak gazının Türkiye’ye getirilmesiyle hem doğal gaz üretim maliyetlerini
düşürebilir, hem de doğal gaz arz güvenliğini arttırmış oluruz.
Her alanda portföy
çeşitlendirmesine gitmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Yenilenebilir enerji
hedefleriyle kömür hedeflerini bağdaşır hale getirmenin gerekli olduğunu
düşünüyorum. Sadece kömür yatırımlarına ağırlık vermeden, portföy yönetimi ile
tüm kaynakları değerlendirmek enerji sektörünün geleceği açısından önemli.
Özetle bizim yaptığımız
hesaplamalara göre 2022 yılına kadar ciddi bir arz sorunu yaşamayacağımızı
düşünüyorum. Bu sebeple hem doğalgazda hem de kömürde ürün çeşitliliğine
giderek üretim maliyetlerini düşürücü yönde çalışırken, diğer yandan da
yenilenebilir enerji yatırımlarını ihtiyaca göre planlamamız gerekiyor. 2025’li
yıllarda ihtiyacımız olacak baz yük santralleriyle ilgili planlamayı,
Türkiye’nin önümüzdeki dönemlere ait büyüme projeksiyonlarına paralel yeniden
şekillendirmemiz doğru olacaktır. Aksi halde aynen Avrupa’nın birçok ülkesinde
olduğu gibi ülkemizi atıl yatırımlarla doldurmuş ve yeniden cari açık oluşturmuş
oluruz. Bugün özelleştirmeden yüksek bedelle satın alınmış olan yerli kömür santralleri,
elektrik fiyatlarının çok düşmüş kalmasından dolayı kredilerini dahi
ödeyemeyecek duruma gelmişlerdir.
Diğer bir önemli konu da
doğal gaz santralleri. Her ne kadar en verimli santraller doğalgaz santralleri
olsa Türkiye’deki doğalgaz fiyatının çeşitli nedenlerden dolayı dünya
ortalamasının çok çok üstünde olması nedeniyle zarar etmektedir. Arz
fazlalığının getirmiş olduğu bu sorunlar çok hızlı bir şekilde ele alınmalı ve
belli bir düzenleme ile bu yatırımcıların daha fazla zarar görmesi önlenmeli.
Dış kaynaklı milli kömür
kullanalım
Dr. Tamer Turna
Yıldırım Enerji Holding CEO’SU
Türkiye’de de milli
çıkarlarımıza uygun sürdürülebilir enerji modellerini geliştirmemiz gerekiyor.
2000 yılının doğrularıyla 2023’ü planlamak zor, paradigmalar sürekli değişiyor.
Yeni paradigmalar farklı. Esas konu ülkemizdeki üretim santral ve teknolojilerinin
sürdürülebilir bir karmadan oluşması. 8,5-9,5 sentlik bir elektrik satış
fiyatına muhtaç düşük kalorili kömür yatırımlarına, 4,5-5,5 sentlik elektrik
fiyatının olduğu bir ortamda nasıl yer bulacağımızı çözmemiz lazım.
BM önderliğinde
yenilenebilir enerjiye geçiş dönemini yaşıyoruz. Geçiş döneminde izin verilen yegâne
kömür yakan santral teknolojisi ‘ultra süper kritik’ parametrelerine göre
tasarlanan temiz kömür termik santral teknolojisidir. Bu önemli hususu
kurgularımızda gözden kaçırmamalıyız. Bununla birlikte cari açığı en etkin
şekilde kapatabilen model yüksek kalorili temiz kömür yakan ultra süperkritik
parametrelerine göre tasarlanan Paris İklim Zirvesi’nde onaylanan termik
santral yatırımlarıdır.
Biz Yıldırım Holding olarak
Kolombiya’da 6 milyar ton rezervi olan yüksek kaliteli bir kömür madeninin
işletme hakkını aldık. Biz burada üretilen kömürü ‘dış kaynaklı milli kömür’
olarak görüyoruz. Her ne kadar Kolombiya 12 bin kilometre mesafede olsa da
temiz kömürü ton başına 5 dolara ülkemize taşıyabiliyoruz. Şimdi bir önerimiz
var, Kolombiya’da yüzde 100 Türk sermayesiyle aldığımız sahamıza başka bir
ülkede bir saha daha ekleyelim, batılıların yaptığını biz de yapalım. Dış
kaynaklı milli temiz kömür sahalarını artıralım. Çevresel anlamda sürdürülebilir
ve verimi yüzde 45-50. Hatta milli güç birliği yapalım. 2-3 ülkede daha maden
sahası alalım. Yani elektrik fiyatını en düşük düzeyde tutabileceğimiz, yüksek
kalorili temiz kömür santral teknolojisini milli varlığımızla oluşturalım. Biz
bunu teklif ediyoruz. Şu anda yurtdışında Kolombiya belki de Güney Afrika’da
güç birliği halinde Türk sermaye grupları giderek, buralardan maden satın
alabilirler. Kömür fiyatı diğer kaynaklara göre daha rekabetçi. O nedenle
Kolombiya madenini aldık. İnşallah 10 yıl içinde yurt dışında, Türk
sermayesiyle edinilmiş doğalgaz kuyularının da sahibi oluruz.
NOT: Bu makale; geçtiğiz yıllarda, Dünya Gazetesi ve Enerji Günlüğü sitesinin ortaklaşa düzenlemiş olduğu ve enerji sektöründe uzman olan kişilerin elektrik yatırmlarında kömürün yeri ile ilgili vermiş olduğu görüşlerini içermektedir. İlginç yorumlar olduğundan tarafımdan derlenip düzenlenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder