23 Şubat 2025 Pazar

Akıllı Şehirlerde Karbon Emisyonlarının Sınırlandırılması ve Karbon Sertifikalandırması

 Giriş 

Karbon emisyonu; genellikle fosil yakıtların kömür, petrol, doğalgaz vb. yanması, endüstriyel işlemler, enerji üretimi ve ulaşım gibi insan faaliyetlerinin bir sonucu olarak atmosfere salınan sera gazlarını ifade etmektedir. 

Fosil yakıtlardan elde edilen enerji “karbon enerjisi”, olarak ifade edilmekte ve şehirlerdeki enerji ihtiyacını karşılamak için söz konusu kaynakların kullanılması, karbon salımının artmasına neden olmaktadır. Ancak akıllı şehirler; bu tür enerji üretim ve tüketimlerini azaltmak ve daha sürdürülebilir enerji sistemleri oluşturmak için çeşitli stratejiler ve teknolojiler kullanarak karbon emisyonlarını sınırlandırabilmektedir. 

Karbon sertifikaları; bir ülkenin veya organizasyonun belirli bir miktarda karbon salımını dengelediğini veya azalttığını kanıtlayan belgeler olup, çevresel etkileri azaltmaya yönelik önemli araçlardır. Enerji kullanımında karbon sertifikalarının etkisi, hem devletler hem de şirketler için stratejik olarak önemlidir ve iklim değişikliği ile mücadeleye ciddi katkılar sağlamaktadır. Bu sertifikalar, karbon salımını azaltmayı ve sürdürülebilir enerji kullanımı sağlamayı hedefleyen bir mekanizma olarak işlev görmektedir. 

Akıllı Şehirlerde Karbon Emisyonları Kullanımının Azaltılması 

Akıllı şehirlerde karbon enerjisinin etkin kullanımı için salımların izlenmesi ve yönetilmesi oldukça önemlidir. Sensörler ve veri analiz araçları, şehir genelindeki karbon emisyonlarını izleyip, yöneticilere bu verileri sunarak politika ve strateji geliştirmeye yardımcı olmaktadır. Tüm şehirdeki karbon emisyonları takip edilerek, en çok karbon salımı yapılan sektörler belirlenmekte ve buralarda daha verimli enerji kullanımına yönelik stratejiler geliştirilmektedir. 

Karbon enerjisinin kullanımını azaltmaya yönelik bir çok temel yaklaşım bulunmaktadır. Söz konusu azaltım stratejileri şunlardır: 

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımı: Akıllı şehirler, karbon salımını azaltmak için yenilenebilir enerji kaynaklarını aktif bir şekilde kullanmaya çalışmaktadır. Bu da, fosil yakıtların yerine temiz enerji seçeneklerinin tercih edilmesi anlamına gelmektedir. Yenilenebilir enerji kaynakları olarak güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ile biyokütle ve biyogaz kullanılarak karbon enerjisinin kullanımı azaltılmaya çalışılmaktadır. 

Enerji Verimliliği ve Akıllı Yönetim Sistemleri: Akıllı şehirlerdeki enerji verimliliği, mevcut enerji tüketiminin daha az kaynakla karşılanmasını amaçlamaktadır. Akıllı yönetim sistemleri olarak; akıllı binalarda, ısıtma, soğutma, aydınlatma gibi sistemler, sensörler ve otomatik kontrol sistemleri ile yönetilmektedir. Bu sayede gereksiz enerji harcamaları engellenmektedir. Akıllı aydınlatmalarla; hareket sensörleri ve zamanlayıcılar sayesinde sokak aydınlatmaları sadece gerektiğinde çalıştırılıp, enerji tasarrufu sağlanmaktadır. Akıllı ısıtma ve soğutma ile; akıllı termostatlar ve bina yönetim sistemleri, enerji tüketimini izleyerek gereksiz enerji harcamalarını ortadan kaldırmaktadır. 


Ulaşım Sistemleri ve Elektrikli Araçlar: Fosil yakıtlarla çalışan araçlar, karbon salımının başlıca kaynaklarındandır. Akıllı şehirlerde bu sorunu çözmek için elektrikli araçlar EV’ler ve elektrikli toplu taşıma sistemleri teşvik edilmektedir. Elektrikli araçların yaygınlaşmasıyla birlikte, şehirlerdeki karbon emisyonları büyük ölçüde azaltılabilmektedir. Akıllı şehirler, elektrikli araçların şarj istasyonlarını optimize ederek bu araçların kullanımını da teşvik etmektedir. Ayrıca, elektrikli bisikletler ve scooterlar gibi alternatif ulaşım yöntemleri de karbon ayak izini azaltmaya yardımcı olmaktadır. 

Enerji Depolama ve Akıllı Şebekeler: Yenilenebilir enerjinin verimli kullanılması için enerji depolama teknolojileri kritik bir rol oynamaktadır. Akıllı şehirler, fazla enerji üretimi olduğunda bu enerjiyi depolayarak, ihtiyaç duyulduğunda kullanabilmeyi sağlamaktadır. Akıllı şebekeler smart grids; enerji üretimini, tüketimini ve depolamayı gerçek zamanlı olarak izleyerek optimize eden sistemlerdir. Bu sistemler sayesinde enerji israfı ve kayıpları minimize edilmektedir. 

Atıkların düzgün bir şekilde yönetilmesi, karbon enerjisinin azaltılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Akıllı şehirler, atıkların geri dönüşümünü artırarak, enerji üretimi için kullanılabilir malzemeleri tekrar değerlendirmektedir. 

Karbon Sertifikalarının Enerji Kullanımındaki Etkileri 

Günümüzde karbon emisyonlarının üçte ikisi ısınma, elektrik, ulaştırma ve sanayi için kullanılan enerji sektöründen kaynaklanmaktadır. Enerji kullanımından kaynaklanan karbon emisyonlarının yaklaşık yarısı sanayide kullanılan enerjiden diğer yarısı ise taşımacılık sektörleri ve binalarda enerji kullanımından oluşmaktadır. 

Karbon sertifikaları, bu tür salımları dengelemek veya offsetlemek için, fosil yakıt yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasını teşvik etmektedir. Karbon sertifikaları; şirketleri, yenilenebilir enerji projelerine yatırım yapmaya teşvik etmektedir. Örneğin, bir şirket, tükettiği enerjinin karbonsuz bir kaynaktan geldiğini göstermek için karbon sertifikası satın alarak, doğrudan yenilenebilir enerji projelerine fon sağlayabilmektedir. 


Karbon sertifikaları, sürdürülebilir enerji yatırımlarının daha cazip hale gelmesini sağlamaktadır. Devletler veya şirketler, belirli bir miktar karbon salımını dengelemek için finansal olarak ödüllendirildiğinden, yenilenebilir enerji projelerine yatırım yaparak bu sertifikaları elde etmektedirler. Yatırımcılar ve şirketler, karbon salımını dengelemek için bu tür projelere yatırım yaparak, hem çevreye katkı sağlamakta hem de yasal yükümlülüklerini yerine getirmektedir. 

Enerji kullanımı, bir ülkenin veya şirketin karbon ayak izinin büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Karbon sertifikaları almak için, şirketler enerji verimliliği artırıcı önlemler almaktadır. Enerji tüketimi daha verimli hale getirilerek, hem maliyetler düşürülmekte hem de çevreye duyarlı bir şirket ya da kuruluş olunmaktadır. 

Karbon sertifikaları, şirketlere ve ülkelere ekonomik faydalar da sağlamaktadır. Karbon salımı azaltıldığında, şirketler bu sertifikaları satarak veya ticaret yaparak gelir elde etmektedir. Devletler, belirli emisyon sınırlarını aşan şirketlere kimi zaman cezalar uygulamaktadır. Karbon sertifikaları, şirketlerin bu yasal sınırlamalara uymalarını ve yasal düzenlemelere karşı uyumlu olmalarını sağlamaktadır. 

Karbon sertifikalarının etkin bir şekilde çalışabilmesi için, genellikle emisyon ticareti sistemleri kullanılır. Bu sistemlerde şirketler, belirli bir süre için salım yapılacak karbon miktarını belirlemekte ve fazla karbon salımı yapanlar, daha verimli çalışan şirketlerden sertifika satın almaktadırlar. 

Birçok şirket, karbon sertifikalarını elde ederek çevre dostu imajlarını güçlendirmektedir. Karbon sertifikasına sahip olmak, şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluklarını “Kurumsal Sosyal Sorumluluk - CSR yerine getirdiğini göstermektedir. Bu durum, şirketlerin çevreye duyarlı bir yaklaşım sergilemelerini sağlamakta ve marka itibarlarını güçlendirmektedir. 

Sonuç 

Akıllı şehirler, karbon enerjisinin kullanımını azaltmak ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek için teknolojiyi, verileri ve sürdürülebilir uygulamaları bir araya getirmektedir. Bu tür şehirler, karbon emisyonlarını azaltarak, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynamakta ve daha yaşanabilir, sağlıklı ortamlar oluşturmaktadır. 

Karbon sertifikaları, enerji sektöründeki karbon salımlarını azaltmanın ve sürdürülebilir enerjiye geçişin önünü açmak için kritik bir araçtır. Yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik etmek, enerji verimliliğini artırmak ve çevreye duyarlı iş uygulamaları geliştirmek gibi pek çok alanda olumlu sonuçlar doğurmaktadır. Ayrıca, şirketler ve ülkeler için ekonomik teşvikler ve itibar kazanımı sağlarken, iklim değişikliğiyle mücadeleye de doğrudan katkı sağlamaktadır.


Yazarlar: Mücahit SAV, Harun Şahin


Not: Bu yazı 2025 Yılı Şubat Ayında Enerji ve Çevre Dünyası Dergisi için hazırlanmıştır.



20 Şubat 2025 Perşembe

Elektrik Enerjisi Sistemlerinde Dijitalleşme - SCADA/DMS ve Yapay Zekâ ile Akıllı Şebeke Kullanımı -

Giriş 

Elektrik enerjisi sektöründe SCADA/DMS Supervisory Control and Data Acquisition/Distribution Management System; dağıtım ağlarının yönetilmesi ve izlenmesi için kullanılan gelişmiş bir otomasyon sistemidir. Temel olarak şebeke üzerindeki çeşitli cihazların trafo, jeneratör, şalt sahası, kumanda odası, vb. verilerini toplar ve bu veriler üzerinden uzaktan kontrol ve yönetim yapılmasını sağlar. 

SCADA, şebekenin genel durumu hakkında gerçek zamanlı veri sağlarken, DMS Dağıtım Yönetim Sistemi ise bu veriler üzerinden şebeke yönetimini optimize ederek elektrik dağıtım sistemi operasyonlarını izlemek ve kontrol etmek için yaygın olarak kullanılmaktadır. DMS; SCADA'dan gelen verilerle çalışarak şebeke verilerini kullanıp, enerji akışını denetleme, arıza tespiti yapma ve enerji kayıplarını azaltmaya çalışmaktadır. SCADA/DMS sistemleri, kritik alt yapı içeren elektrik dağıtım-iletim ve üretim şebekelerinin verimli, güvenli ve sürdürülebilir bir şekilde çalışmasını sağlamaktadır. 

Akıllı şebeke smart grid” teknolojileri ve yapay zeka AI-artificial intelligence” söz konusu sistemleri daha sistematik hale getirmek için önemli katkılar sağlamaktadır. Veri analitiği, makine öğrenmesi ve yapay zeka kullanılarak, şebekeler daha verimli ve öngörülebilir bir şekilde yönetilmektedir.

 SCADA/DMS Sistemlerinin Faydaları 

Gelişen teknolojiler ve yapay zekâ ile SCADA/DMS sistemleri daha akıllı hale gelmektedir. Bu sistemler, yenilenebilir enerji entegrasyonunu iyileştirip, arıza tahminlerini yaparak enerji tüketimini daha doğru bir şekilde yönetmektedir. Özellikle enerji sektöründe arz ve talebi etkin bir şekilde yönetmek, tedarikçiler ile tüketicilerin arasında oluşabilecek muhtemel aksaklıkların önüne önceden geçmek ve arızalara erken müdahale edebilmek için son yıllarda yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanılmıştır. 

Söz konusu sistemler elektrik şebekesinin her anını izleyerek dağıtım sistem operatörlerinin, şebekedeki durumu gerçek zamanlı olarak izlemelerini ve müdahalesini sağlamaktadır. Sistem anormal bir durum algıladığında, operatörleri uyarmaktadır. Örneğin, bir trafo aşırı yüklenirse, sistem bunu tespit ederek alarm göndermektedir. Şebekedeki cihazların uzaktan kontrol edilmesine olanak tanımaktadır. 

SCADA/DMS, arızaların hızlı bir şekilde tespit edilmesini ve çözülmesini sağlamaktadır. Arıza tespit süresi kısaldığı için, enerji kesintilerinin önüne geçilerek daha hızlı bir müdahale sağlanabilmektedir. Arıza oluştuğunda, şebeke otomatik olarak yeniden yapılandırılıp, kesinti süresi de minimuma indirilmektedir. Yük dağılımı ve optimizasyonu, enerji üretimi ve tüketimini daha verimli hale getirerek, enerji kayıplarını en aza indirip, maliyetleri düşürmektedir. 

SCADA/DMS sistemleri, şebeke üzerindeki tüm verileri toplayıp, bu verilerle şebekenin durumunu sürekli olarak izlemektedir. Bu sayede şebeke yönetimi daha verimli ve hızlı hale gelerek iyileştirilmiş bir şebeke yönetimi sağlanmaktadır. Güneş ve rüzgar enerjisi gibi dalgalı enerji kaynakları, SCADA/DMS sayesinde şebekeye daha verimli bir şekilde entegre edilmektedir. Böylece yenilenebilir enerji kaynaklarının entegrasyonu kolaylaşmaktadır. 

Yapay Zeka ile Akıllı Şebeke Yönetimi 

Akıllı Şebekeler; günümüz şebekelerine bilgisayar ve ağ teknolojisi entegre edilerek elde edilen sistemlerdir. Enerji talebine hızlı yanıt verebilen, otomatik olarak arıza tespiti yapabilen, yenilenebilir enerji kaynaklarını daha verimli bir şekilde entegre edebilen ve tüketim miktarlarını analiz ederek enerji verimliliğini artıran sistemlerdir. Yapay zeka; bu şebekelerin akıllı ve dinamik olmasına yardımcı olmaktadır. Enerji israfını önlemek için akıllı şebekeler, AI algoritmalarıyla enerji üretim ve tüketimini optimize ederek daha verimli enerji kullanımı sağlamaktadır. Enerji sisteminin daha verimli yönetilmesi, hem üretim hem de dağıtım maliyetlerini düşürmektedir. 

Yapay zeka, elektrik şebekelerinin verilerini gerçek zamanlı olarak analiz ederek birkaç şekilde katkı sağlar: Şebekedeki verileri analiz ederek potansiyel arızaları önceden tahmin edip, otomatik olarak uyarılar oluşturmaktadır. SCADA/DMS sistemlerinde makine öğrenmesi algoritmaları, büyük veri setlerini analiz ederek şebekedeki anormal durumları tespit etmektedir. Bu da kullanıcıların arıza yerini doğru bir şekilde tespit etmelerini ve hızlıca müdahale etmelerini sağlamaktadır. Yapay zeka, SCADA/DMS sistemlerine entegre edilerek, arıza sonrası otomatik yeniden yapılanma veya reaktif yönetim sistemlerinin güçlendirilmesi konusunda önemli bir rol oynamaktadır. 


Yapay zeka-AI; enerji tüketimi verilerini analiz ederek daha iyi talep yönetimi sağlamaktadır. Talep fazlalığına göre enerji üretim miktarını optimize etmektedir. Elektrik talebinin zaman içindeki değişimlerini öngörerek, şebeke gücünün daha dinamik bir şekilde dağıtılmasına katkıda bulunmaktadır. Bu da özellikle yoğun talep dönemlerinde şebekenin verimli bir şekilde çalışmasını sağlamaktadır. Güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklarının dalgalanma ve öngörülemezlik durumlarını minimize etmektedir. Ayrıca, enerji depolama ve dağıtımını optimize ederek bu kaynakları daha kolay bir şekilde şebekeye entegre etmektedir. 

Yapay zekâ insanoğlunun üzerinde çalıştığı en önemli şeylerden biri olup, potansiyel olarak elektrik ya da ateşten daha etkilidir.

Sundal Pichal-CEO Google


Sonuç 

Haberleşme, sensör ve otomasyon sistemlerinde önceki yıllara nazaran oldukça gelişmeler kaydedilmiştir. Enerji sektöründe verilerin toplanması, iletilmesi ve işlenmesi süreçleri artık hızlı bir şekilde yapılabilmektedir. Yaklaşık yirmi yıl öncesine kadar elektrik üretim santrallerinde, iletim ve dağıtım tesislerinde, trafo merkezlerinde; SCADA gibi otomasyon sistemlerinin yenilenmesi, arızalarının giderilmesi veya yeni kurulumları için yurtdışından saatlik ücretli süpervizörlerle çalışan enerji sektörümüz, şu an bu sistemleri yerli ve çok daha az maliyetlerle kendisi yapmaktadır. 

SCADA/DMS sistemlerinde yapay zeka ve akıllı şebeke teknolojilerinin entegrasyonu, enerji sektörü için büyük bir dönüşüm oluşturmaktadır. Şebeke operasyonları daha öngörülebilir ve dinamik hale gelmekte, bu da kesintilerin azaltılması ve enerji tasarruflarının sağlanmasına olanak tanımaktadır. Bu tür sistemleri çok önceden kurup, akıllı şebekeleri kullanan şirketler, her daim bir adım önde olmuştur.

Günümüzde elektrik enerjisinin tüm tüketicilere iletilmesi yanında doğal gaz dağıtımının da sorunsuz bir şekilde ulaştırılması dijital şebekelerle yapılmaktadır. Önceki yıllarda ortaya çıkan elektrik kesintileri veya doğal gaz arz sıkıntıları artık yaşanmamaktadır. Enerji depolama teknolojilerini geliştirmek için de yapay zekâlardan faydalanılmıştır. Türkiye’nin konumu itibariyle çok yaşanan depremler ile iklim değişikliği neticesinde meydana gelen felaketlerde dahi tüketicilere yönelik herhangi bir kısıtlamanın olmaması veya büyük çaplı arızların meydana gelmemesinde, bu tür dijital sistemlerin etkisi çok olmuştur. 


Not: Bu yazı TESAB Bülteni'nin 2025 yılı Şubat Bülteni için hazırlanmıştır.

Yazarlar: Mücahit SAV, Harun Şahin




3 Şubat 2025 Pazartesi

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin Elektrik Arz Güvenliği ve Türkiye Enterkonnekte Sistemine Bağlantısı

KKTC’nin elektrik arz güvenliği Türkiye’ye mi bağlı?

KKTC’nin enerji stratejisi neleri kapsıyor? Enerjide dışa bağımlılığı azaltması için KKTC’nin önünde bulunan seçenekler neler? Yenilenebilir enerji kaynakları KKTC’ye faydalı olabilir mi?

Giriş

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) enerji stratejisi, arz güvenliği sağlamak ve bölgesel enerji işbirliklerini güçlendirmek adına önemli hedefler taşımaktadır. Bu stratejiler arasında dışa bağımlılığı azaltmak için yerel enerji üretimini artırmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak gibi adımlar yer almaktadır. Kesintisiz bir enerji sağlamak, elektrik santrallerini ve bütün şebekeleri birbirine bağlamak için Türkiye Elektrik İletim Sistemine de ayrıca ihtiyacı bulunmaktadır. Söz konusu bu bağlantı, KKTC'nin enerji arz güvenliğini güçlendirme, elektrik ticareti ve şebeke stabilitesi açısından kritik bir rol oynamaktadır.

Güney Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıs elektrik sistemleri birbirlerine bağlı olup, ihtiyaç duyulması halinde elektrik alış-verişi yapılabilmektedir. Bunun yanında Kuzey Kıbrıs ile Türkiye arasında denizaltı kabloları aracılığıyla elektrik sağlanması için çalışmalar yapılmaktadır. Ülke, elektrik enerjisini büyük ölçüde Türkiye'den temin etmektedir. Ancak, bu durum KKTC'nin dışa bağımlılığını artırmakta ve arz güvenliği konusunda kırılganlık oluşturmaktadır. KKTC, kendi enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye çalışırken, özellikle yenilenebilir enerji rüzgar, güneş vb. ve enerji verimliliği alanlarında adımlar atmaktadır. 

Elektrik Arz Güvenliği 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yıllık ortalama nüfus artışı yaklaşık % 3 civarında gerçekleşmesi beklenmekte olup, 2023 yılsonu itibarıyla KKTC nüfusu 400.000’in üzerinde olmuştur. Elektrik enerjisi tüketimlerinin de hemen hemen aynı oranda artış göstermesi beklenmektedir. KKTC’de gerek mevsimsel değişiklikler gerekse turizm sektörüyle doğru orantılı olarak yaz dönemlerinde puant tüketimlerde yükselişler yaşanmaktadır. 2024 Temmuz ayında KKTC’deki anlık puant yük 424 MW olarak gerçekleşmiştir. An itibariyle emre amade kapasite yaklaşık 450 MW civarındadır. TEİAŞ tarafından yapılan projeksiyonda 2024 yılı için yıllık 1.9 milyar kWh, 2030 yılına gelindiğinde ise yıllık 2.5 milyar kWh elektrik enerjisi tüketimi gerçekleşeceği öngörülmektedir. 

Ülkenin elektrifikasyon çalışmaları olarak; Kıbrıs-TEK portföyünde 257,26 MW, AKSA uhdesinde 188 MW, özel sektör eliyle işletilen güneş enerji santrallerinde 120 MW, EÜAŞ Mobil Santrallerinde ise 125MW  olmak üzere Ada’da toplamda 690,26 MW elektrik kurulu gücüne erişilmiştir. 

KKTC'nin enerji arz güvenliğini sağlamak için Türkiye ile olan enerji bağlantısı oldukça önemlidir. Bu bağlamda, TEİAŞ ile olan enterkonnekte bağlantı Türkiye ile KKTC arasındaki elektrik şebekesi bağlantısı büyük bir rol oynamaktadır. Bu bağlantı, KKTC'ye Türkiye’den enerji ithalatı yapma imkanı sunarken, aynı zamanda KKTC'nin yerel üretim kapasitesinin yetersiz olduğu dönemlerde Türkiye'nin enerjisini kullanabilmesine olanak tanımaktadır. 

Enterkonnekte Bağlantısının Etkileri 

KKTC'nin Türkiye Enterkonnekte Sistemi'ne bağlanması, Türkiye ve KKTC arasında elektrik enerjisi alışverişinin sağlanmasını amaçlayan önemli bir projedir. Bu bağlamda, Türkiye ile KKTC arasındaki enerji bağlantısının kurulması, her iki taraf için de çeşitli faydalar sağlayacaktır. 

Enterkonnekte bağlantı; KKTC'nin arzu ettiği enerji hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırır ve bölgesel enerji entegrasyonuna katkı sağlar. Bu bağlantı, enerji arzı, şebeke stabilitesi, fiyatlar ve yenilenebilir enerji kaynaklarının entegrasyonu açısından önemli bir fırsat sunmaktadır. Ancak, KKTC'nin uluslararası tanınmışlık sorunları ve bölgesel politikalar da, bu bağlantının tam potansiyelinin gerçekleşmemesinde dikkate alınması gereken faktörlerdir. 

Türkiye ile olan elektrik bağlantısı, KKTC'deki enerji fiyatlarının daha stabil hale gelmesini sağlayacaktır. Bu durum, hem sanayi hem de haneler için daha öngörülebilir maliyetler oluşturmaktadır. Türkiye'nin büyük ve daha gelişmiş enerji piyasasında KKTC'nin yer alması, fiyatların daha rekabetçi hale gelmesini sağlayacaktır. Enterkonnekte Bağlantısının olası etkileri başlıklar halinde şunlardır:     

Arz Güvenliği Sağlanması: Enterkonnekte bağlantı, KKTC için elektrik arz güvenliğini sağlamada kritik bir rol oynamaktadır. Türkiye, KKTC'ye elektrik iletimini sağlayarak, yerel elektrik üretiminin yeterli olmadığı durumlarda arza katkıda bulunmaktadır. 

Şebeke Kararlılığı ve Elektrik Ticareti: Şebeke kararlılığı, sürekli ve güvenli enerji sağlamak için önemlidir. Enterkonnekte bağlantı, KKTC’nin elektrik şebekesinin stabilitesini artırabilir. Ayrıca, Türkiye ve KKTC arasında elektrik ticareti imkanı doğar. Bu da, arz konusunda daha esnek bir yapı oluşturmaktadır. 

Fiyat Avantajları: Türkiye'nin enerji piyasalarındaki fiyat dalgalanmaları, KKTC'yi doğrudan etkilemektedir. Ancak, enterkonnekte bağlantı sayesinde KKTC, Türkiye'nin enerji piyasasındaki fiyatlara bağlı olarak daha rekabetçi enerji fiyatları elde edebilir. Bu, KKTC'nin ekonomik sürdürülebilirliği için faydalı olabilir. 

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Entegrasyonu: Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları özellikle rüzgar ve güneş enerjisi KKTC'ye entegre edilebilir. Aynı şekilde geniş yenilenebilir enerji kaynağı potansiyeli olan Kıbrıs’ın da Türkiye’ye entegresi söz konusu olacaktır. Bu enterkonnekte bağlantı, enerji üretimini çeşitlendirmeye ve çevre dostu yenilenebilir kaynakların kullanımını teşvik etmeye olanak tanımaktadır. 

Siyasi ve Diplomasi Engeller: KKTC’nin uluslararası tanınmışlığı sınırlıdır ve bu durum enerji işbirliklerini etkilemektedir. Türkiye ile olan enerji bağlantısı, KKTC'yi Avrupa ve diğer bölgesel enerji piyasalarından izole edebilir. Ancak, bu durum KKTC için belirli avantajlar da oluşturabilir çünkü Türkiye'nin desteklediği enerji projeleri, uluslararası diplomatik engelleri aşmada önemli bir rol oynamaktadır. 

Sonuç 

KKTC’ye yeni yapılacak denizaltı iletim sistemi sayesinde hem Kıbrıs’ın elektrik arz sorunu giderilecek hem de adadaki yüksek yenilenebilir enerji kaynağı potansiyeli sayesinde üretilecek elektriğin fazlasının Türkiye’ye satılma imkânı doğacaktır. İletim bağlantısı tamamlandığında, AB tarafından kabul edilmesi durumunda Avrupa ülkeleri ile de enterkonnekte sisteme dahil olunabilecektir. 

Ayrıca, enerji altyapısının iyileştirilmesi, KKTC’ye yabancı yatırımcıların ilgisini artıracaktır. Özellikle enerji yoğun sektörlerde faaliyet gösteren firmalar, daha güvenilir ve ucuz enerji temini sayesinde KKTC’yi cazip bir pazar olarak görme imkanı sağlayacaktır. Diğer taraftan KKTC ile Türkiye arasındaki deniz altı iletim kablosu, enerji bağımsızlığını ve güvenliğini artırmanın yanı sıra, bu bölgede enerji üretim ve tüketim dengesini daha verimli hale getirecektir. İlerleyen dönemde ise KKTC için enerji alanında önemli bir kilometre taşı olacağı değerlendirilmektedir.


https://www.tercuman.com/yorum/kktcnin-elektrik-arz-guvenligi-turkiyeye-mi-bagli-545/


Not: Bu yazı 27.01.2025 tarihli Tercüman gazetesinde yayımlanmıştır.




 

ENERJİ DEPOLAMA SİSTEMLERİNİN ÇEVRESEL VE EKONOMİK ETKİLERİ

Giriş   21. yüzyılın başından itibaren artan enerji talebi, fosil yakıt rezervlerinin sınırlılığı ve iklim değişikliğinin yol açtığı küres...