4 Nisan 2019 Perşembe

ENERJİ VE İSG


ENERJİ SEKTÖRÜNDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİ VE YERİ

         Mücahit SAV  *                                         Canan AYYILDIZ  *
     Mak. Yük. Müh.                             İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı

Giriş
İş sağlığı ve güvenliği konusu Birleşmiş Milletler seviyesinde ele alınmakta olup, dünyanın her tarafında çalışma hayatının en kritik ve gelişime açık konuları arasında sayılmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre; dünyada her yıl ortalama 300 milyon iş kazası, 160 milyonun üzerinde meslek hastalığı vakası meydana gelirken, yaklaşık 3 milyon işçi, iş kazaları veya meslek hastalıkları sebebiyle hayatını kaybetmektedir[1].
Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından hazırlanan ‘Güvenlik Kültürü Raporu’; meslek hastalıklarının tümünün, iş kazalarının ise yüzde 98’inin önlenebilir kazalardan oluştuğunu göstermektedir. Her yıl dünya nüfusunun yaklaşık binde 4’ü, ‘gerekli önlemler ve çalışmalar yapıldığında önlenebilecek kazalar sebebiyle’ hayatını kaybetmektedir. Türkiye’de ise Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yayımlanan en güncel istatistiklere göre; 2016 yılında ülke genelinde 286.000 sigortalı çalışan iş kazası geçirirken, bu kazalarda 2000 çalışan hayatını kaybetmiştir[2]. Tüm bu veriler ve bilgiler göz önünde bulundurulduğunda, gerek dünyada ve gerek ülkemizde iş sağlığı ve güvenliğine yönelik çalışmalar büyük önem arz etmektedir.
Başta maden sektörü olmak üzere tüm eneri sektöründe; çalışanların hayatlarından endişe etmeden çalışabilecekleri ortamı sunmak, risk unsurlarını belirleyerek gereken önlemleri almak, iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı çalışanların ‘ruhsal ve bedensel sağlıklarını’ koruyabilecek iş ve işlemlerin hayata geçirilmesi için çalışmalar yapmak büyük önem arz etmektedir. İş yerlerinde insan önceliği dikkate alınarak ve sağlık ile iş güvenliği bilinci beraberinde hareket edilerek, çalışanlar ve işverenler arasında bu bilincin oluşturulması sağlanmalıdır.
Bu makalede öncelikle maden sektörü olmak üzere enerji sektöründe iş sağlığı ve güvenliğinin yeri irdelenerek, önemi üzerinde durulacak ve mevzuatı ile birlikte tüm eksiklikleri göz önüne getirilmeye çalışılacaktır. Sonuç kısmında sunulacak önerilerle İSG’nin önemi bir kez daha göz önüne getirilecektir.

Enerji – İSG İlişkisi
İş Sağlığı ve Güvenliği küresel boyutta önem verilen bir konudur. Bu kapsamda hızlı gelişen, iyileşen ve değişen bu sürece uyum sağlamak amacıyla; üretimin sürekli, kaliteli, verimli ve ekonomik olması için; araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin yanı sıra, güvenli ve sağlıklı bir ortamda çalışılmasını sağlamak ve daha ileri giderek iş sağlığı ve güvenliği kültürünü sektöre yaymak önem arz etmektedir.
Ülkemizde, 2012 yılında iş sağlığı ve güvenliği alanına özgü ayrı bir düzenleme kabul edilmiş, 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmış, Yasanın ardından da ikincil mevzuat olarak yönetmelik ve tebliğler yürürlüğe konulmuştur. Enerji sektöründe yapılması gereken en önemli şey, eksik olan mevzuatın tamamlanmasıdır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun temel Kanun olması ve bu Kanun’un alt başlığı olan Yönetmeliklerde herhangi bir müstakil Yönetmeliğin olmamasından dolayı, Kanun’un 30. maddesi gereği “İlgili Bakanlıkların görüşü alınarak, İş Sağlığı ve Güvenliğinin sağlanması, sürdürülmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi amacıyla” enerji sektöründe de mevzuatların oluşturulması gerekmektedir. Bu eksikliğin giderilmesi için Çalışma Bakanlığı ve Enerji Bakanlıkları ivedi olarak ortak çalışma grupları kurarak bu açığı gidermek zorundadır.
Mevzuat çalışmaları tamamlandıktan sonra sektöre ait işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının hazırlanmış olan ilgili mevzuata uygun olarak yürütülmesini koordine etmek, iş sağlığı ve güvenliği kültürü oluşturarak; çalışanların sağlığına zarar verebilecek riskleri önceden belirlemek, bu risklerden kaynaklanacak zararları önlemek amacıyla gerekli önlemleri almak, güvenli çalışma ortamını sağlamak ve iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önüne geçmek için çok ciddi çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Ülkemiz iş kazalarında Avrupa ve dünyada ilk sıralarda; ölümlü iş kazalarında ise Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada yer almaktadır [1].
Türkiye, AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında ölümlü iş kazalarında açık ara öndedir. Aşağıdaki şekilde de görüldüğü gibi AB üyesi ülkeler için ortalama ölümlü iş kazası oranı istihdam edilen 100 bin kişi başına 2,1 iken, Türkiye’de bu oran 14,4’tür. Yani yaklaşık 7 kat fazladır. Ölümlü iş kazası oranının en düşük olduğu ülke yüz binde 0,9 ile Hollanda iken, yüz binde 1,2 ile Almanya ve İsveç bunu takip etmektedir. Hollanda ile Türkiye arasındaki fark 16 kata ulaşmaktadır. Türkiye’ye iş kazası oranında en yakın ülke olan Kıbrıs’ta ise bu oran Türkiye’nin yaklaşık üçte biri kadardır [2].
Şekil 1. AB ülkeleri-Türkiye 100 bin işçide ölümlü iş kazaları oranları

İş güvenliğinde en çok meydana gelen kazalar; maden sektörü -özellikle de kömür üretimi alanında meydana gelen kazalar- ile elektrik üretim, dağıtım ve iletim alanında meydana gelen kazalardır. Bu kazaların önüne geçmek için tüm önlemler alınmalıdır. Kaza kök neden analizlerini doğru yapabilmek maksadıyla uzman kadrolar oluşturulması, eğitimlerinin alınması önem arz etmektedir. Ayrıca, izleme, değerlendirme ve inceleme faaliyetlerinin daha etkin ve verimli olarak gerçekleştirilmesi gerekmekte, özellikle buna gerek kalmadan da tüm çalışanlarda İş Sağlığı Kültürünün oluşmasına olanak verilmelidir.

En önemli Sektör - Maden Sektöründe İSG
Maden sektörü dünya genelinde en ağır ve en tehlikeli iş kollarından biridir. Sektörün en önemli iş alanı ise kömür üretim alanıdır. Son yıllarda artan Devlet’in ücretsiz kömür dağıtımı ve Enerji Bakanlığınca yürütülen Milli Enerji ve Maden Politikası sayesinde bu sektörün önemi birkaç kat daha artmıştır.
Kömür sektörü gerek açık ocak gerekse yer altı madenciliği olarak iş sağlığı ve güvenliğinin çok titiz bir şekilde takip edilmesi gereken sektörlerin en başında gelmektedir. Kömür işçileri kömür tozları, gazlar, gürültü ve titreşim, sıcak ve nemli çalışma ortamı, makinelere bağlı kazalar ve psikolojik faktörler açısından risk altındadırlar [3]. Kazalar ve ölümlerin nedenleri arasında havalandırma sistemlerindeki sorunlar, kaçış yolları yetersizliği, kişisel koruyucu donanımların yetersizliği gibi altyapı ve teknolojik sorunlar sayılmaktadır. Bu tür problemlerin önlenebilir olduğu ve iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili denetim ve yaptırım yetersizliklerinden kaynaklandığı üzerinde önemle durulmaktadır [4]. 
Madencilik sektörü doğası gereği sayısız risk içeren en tehlikeli sektörlerden biridir. Yanma, patlama veya gaz sızıntı risklerini en aza indirmek için mutlaka kişisel koruyucu donanımlarının kullanılması gerekmektedir.
Son yıllarda gelişmiş ülkelerdeki madencilik sektöründe makinelerin yoğun kullanımına başlanılması ile kaza ve ölüm oranları azalmıştır. Ancak maden sektörü yine de en çok kaza ve ölüm olaylarının yaşandığı sektör olmaya devam etmektedir. Ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkeler ise hala sektörde makineleşmeyi tam olarak gerçekleştiremediklerinden, özellikle bu bölgelerde kazaların ve ölümlerin yoğun olduğu bir sektör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ülkemizde devlet tarafından işletilen ve özel müteşebbislerce kamusal olarak işletilen maden ocaklarının yanı sıra kaçak olarak işletilen veya kaçak olmayıp küçük ölçekli işletmeler halinde olan birçok maden ocağı bulunmaktadır. Bu tür küçük ölçekli ocakların denetimsiz olması sebebiyle daha çok iş kazalarının meydana geldiği görülmektedir.
Gelişmiş ülkelerde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusu, ayrı bir mühendislik dalı haline gelmiştir, ülkemizde henüz o aşamaya gelinmemiş olunmasına karşın Enerji Bakanlığınca Maden Güvenlik Kurumu kurulması kararı alınarak, bu sayede madenlerde güvenlik kültürünün daha çok yaygınlaştırılarak bu sektördeki iş sağlığı ve güvenliğe dikkat çekilmek istenmektedir.
Güvenlik Kültürü
Ülkemiz iş kazaları istatistiklerine göre dünyada ne yazık ki ilk sıralarda yer almaktadır. İş kazaları istatistikleri ve ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bakıldığında paralellik olduğu gözlenmektedir. İş kazalarının yüzde 88’i insan davranışından kaynaklanmaktadır. Davranış değişikliği, zenginleştirilmiş, içselleştirilmiş neden-sonuç odaklı uygulamalı ve teorik eğitimler ile mümkündür.
Düşünce üzerine dayalı, neden güvenli davranması gerektiği, tehlikeli hareketten neden kaçınması gerektiğini ve bunun kendisine, çevresine, ailesine ve ülkesine ne gibi zararlar verebileceği, uygulamalı ve teorik eğitimler ile harmanlanarak düzenli aralıklarla, zenginleştirilerek ve farklılaştırılarak çalışanlara verilmelidir. Eğitim içerikleri, işyerinde çalışanların eğitim seviyesi ile doğru orantılı olmalıdır.
Her insan istediği her konuyu içselleştirerek öğrenebilir. Yeter ki seviye atlamadan, neden - sonuç odaklı, eğitimler olsun. İşletmenin yüksek kar elde etmesi, kazancını katlaması; çalışanların sağlıklı, huzurlu ve refah bir çalışma ortamı oluşturulması ile bağlantılıdır.
Güvenlik Kültürü, aklın en üst düzeyde aydınlanması ile mümkündür. Her çalışan, davranışını kendisi kontrol edecek, çalışma ortamını riske atmayacak, ramak kala olaylara karşı önlemler alacaktır. Her çalışan kendisinden sorumlu olarak, çalışma ortamının güvenliğinden sorumlu olacaktır.

Sonuç
Aşağıda verilecek önerilerle iş sağlığı ve güvenliği konusunda yapılması gerekenler bir kez daha gözler önüne serilmektedir:
İş kazaları sonrası genel geçer tedbirler almak yerine (reaktif yaklaşım) proaktif yaklaşım (önleyici yaklaşım) sergilemek çok daha önemlidir. Bu bilincin oluşturulması ve enerji sektöründe iş sağlığı ve güvenliğinin öneminin işveren ve tüm çalışanlarda oluşturulması sağlanmalıdır.
Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde özellikle Almanya, Polonya, Finlandiya; diğer ülkeler arasında Amerika Birleşik Devletleri, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Avustralya gibi ülkelerin iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı başta olmak üzere yapılan bütün çalışmalar irdelenerek, ülkemize adapte ettirilmesi gerekmektedir.
Enerji Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı nezdinde Siyasi İradenin kararlı durması, ikincil mevzuat çalışmalarının yapılması, Enerji Bakanlığı bünyesinde her alanın kendine has Yönetmeliklerinin oluşturulması, örneğin elektrik üretim ve dağıtım yönetmeliği, madencilik yönetmeliği, petrol sektöründe iş sağlığı ve güvenliği vb. gibi eksik tüm mevzuat çalışmalarının tamamlanması gerekmektedir.
Başta enerji sektörü olmak üzere tüm diğer sektörlerin özelliği göz önüne alınarak kapsamlı bir risk haritasının ilgili Bakanlıklarca hazırlanması ve denetimlerin buna göre yapılması gerekmektedir.
Çalışma Bakanlığınca denetimlerin tam ve eksiksiz yapılması önem arz etmektedir. Enerji sektörü dahil diğer tüm diğer sektörlerdeki uzmanların, müfettişlerin ve her türlü incelemenin yapılması, yaptırılması; bir havuzdan veya Çalışma Bakanlığı yetkililerince yaptırılması daha uygun olacaktır. Bu sayede asıl işveren dışında farklı uzmanlar tarafından denetimlerin yapılması ve kararların başka mercii tarafından verilmesi daha yerinde olacaktır.
İş sağlığı ve güvenliği çalışmalarında sanayi ve üniversitelerin iş birliği yapması, deneyimlerini Bakanlıklar ile paylaşılması tüm sektörler için daha verimli olacaktır. Öğrenci stajlarının ve uzman yetiştirmelerinin düzgün olarak ve ciddi iş yerlerinde yapılması sektörlere bir dinamizm kazandıracaktır.
Yazının başlarında da belirtildiği gibi özellikle kaza kök neden analizlerini doğru yapabilmek maksadıyla uzman kadrolar oluşturulması, eğitimlerinin alınması önem arz etmektedir.

Kaynaklar
1.    İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Raporu – MMO, 2014

2.    Makar M., Yağımlı M., 6331 sayılı İSG Kanunu ve OSGB Sisteminin İş Güvenliği Uzmanları Üzerinden Değerlendirilmesi, Maden İşletmelerinde İSG Sempozyumu Adana 2015

3.    Akkaya C. Maden sektöründe risk faktörleri. TTB Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi, 2001

4.    Arslanhan S, Cünedioğlu HE. Madenlerde yaşanan iş kazaları ve sonuçları üzerine bir değerlendirme. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, 2010


*  Mücahit SAV, Enerji Bakanlığı - EÜAŞ Genel Müdürlüğü Müşaviri, Öncesinde İş Sağlığı ve Güvenliği Daire Başkanı
*  Canan AYYILDIZ, Enerji Bakanlığı – EÜAŞ Genel Müdürlüğü İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı



[1]http://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/@europe/@ro-geneva/@ilo-ankara/documents/publication/wcms_498818.pdf
[2]https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---ed_norm/---normes/documents/publication/wcms_450452.pdf

2 yorum:

  1. İyi çalışmalar.Tezim için araştırma yaparken rastladım sayfanıza,Faydalı bilgiler var.Fakat bildiğim kadarıyla EÜAŞ ta personele verilen ilk eğitim iş güvenliği eğitimi ve bu iş gerçekten bürokratik anlamda çok sıkı tutulmakta.Benim anlamadığım yönetimin bütün çabalarına karşın neden iş güvenliği kültürü bir türlü oturtulamıyor.Acaba yaptırım konusunda baştan beri süregelen toplumsal vicdan boyutu mu kültürün oluşmasındaki zorlayıcı etmeni ortadan kaldırıyor?

    YanıtlaSil
  2. Güzel yorumunuz için teşekkürler..
    Aslında her fert, her bürokrat bu konuya çok farklı yaklaşıyor. Bir Kurumun tepesine gelen kişi İSG konusunda duyarlıysa o Kurum da duyarlı oluyor, ondan sonra gelen bürokratın duyarlılığı yoksa bu konuda arka plana itiliyor. Toplumsal duyarlılığı biraz zayıf olan bir konu. O nedenle en tepeden bir duyarlılık oluşması gerekiyor ki aşağıdakilere örnek olabilsin.

    YanıtlaSil

ENERJİ DEPOLAMA SİSTEMLERİNİN ÇEVRESEL VE EKONOMİK ETKİLERİ

Giriş   21. yüzyılın başından itibaren artan enerji talebi, fosil yakıt rezervlerinin sınırlılığı ve iklim değişikliğinin yol açtığı küres...